This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Friday, November 30, 2012

Amsterdam'da Neler Yapılır?

Akşam saat 22:00'de bile hava henüz tam olarak kararmaz. Işık var-demek ki hala gündüz-o zaman gezmeliyim-ayaklarımda neden derman yok? tereddütü yaşanır. Ben ilk iki günden sonra topallamaya başlamıştım :)

Bol bol panoramik fotoğraf çekilir. Her köşebaşında pil-şarj bitirilir.

Uzun uzun market gezilir. Ben öğle yemeği için genelde yol üstündeki bir markete uğrayıp içecek, tavuklu sandwich ve donut aldım. Pastane veya hazır yemek reyonları lokanta gibi çeşitli zaten. Çok fazla para harcamadan ve bol bol kilo alarak! karın doyurulabilir yani :) Ben kıtır şeker kaplı, yumuşacık, dev donutlardan ve karidesli çorbadan pek memnun kaldım. Krem, şampuan tarzı ürünler desem zaten orası başka bir alem. Koklaya koklaya ne beğendiysem attım sepete.


Müzeler gezilir ama öyle laf olsun diye gezmemeli insan. Detaylar muazzam. Duvar büyüklüğünde bir yağlıboya tablonun detaylarını incelerseniz, içinde çok farklı ifadeler ve hikayeler bulabilir, yetenek denen şeyin vücut bulmuş hallerine tanık olabilirsiniz. Mesela üst resimdeki dantel yaka veya inci kolye. Arkadaşım bir tüp boya ile nasıl yapılabilir böyle bir şey? Biri izah etsin bana...

Voldelpark'da gezip kaybolabilirsiniz. Bir ağaç kütüğüne oturup yemek yerken bir bakmışsınız sol tarafta bir film çekimi var. Dikkatinizin dağılmasını fırsat bilen bir ördek sürüsü de sağ taraftan elinizdeki sandwiche yanaşmakta:)


Elbette alışveriş...Vitrinler, peynir dükkanları, tekstil mağazaları..


Ve Red Light Street... Ben sokaklarda gezerken bir baktım ki çoluklu çocuklu turist kafileleriyle birlikte Red Light'dayım. Erken saatlerde ışıklı vitrinleri adeta kentsel bir anıt gibi. Ben tek başıma hiç rahatsız olmadan dolaştım. Daha geç saatlerde herhalde 'alıcılar' olur. Dikkat etmek lazım.

Bir de bu sokakta fotoğraf çekilmesini hoş karşılamıyorlar. Dolaşırken ister istemez merakla vitrinlerin içine bakıyor insan. Artık meslek tecrübesinden midir bilinmez sizin o taraf baktığınızı hissedip hemen göz göze geliyorlar. Benim hayalgücümden olabilir ama ben bu bakışlarda hep bir meydan okuma gördüğümü düşündüm. Adeta- Vitrinin dışında ve giyinik olman seni benden daha düzgün bir insan yapmaz tatlım- der gibi.. İnsanları  yargılamak ne kadar kolay değil mi. Özellikle kadınları..

Eveet şimdi kalkıp otobüse yetişmek lazım. İstikamet İstanbul. Lakin bu akşamTektekçi'de dostlarla buluşma var. Gelen varsa beni görmeden gitmesin...:)

Thursday, November 29, 2012

Gözü Sarhoş Eden Şaraplar

Küçükken eve alınan çukulatanın çiçekli böcekli kutusu o kadar hoşuma gitmişti ki gelen misafirin zırt pırt ağzına dayar, sözde ikramda bulunurdum. Amaç hızlıca boşalacak kutuya el koymak. ('Misafir' denen yaratıkla aramdaki mesafenin kapandığı ender anlardan biridir. Yabani bi çocuktum ben) Annemden sağlam bir papara yemiştim.

Ama şimdi devir değişti Bayeye Hanımmmm! Bu şarap şişelerini biran önce dekoratif obje veya DIY malzemesi olarak kullanmak için eşe dosta ikram etmeme gerek yok. Hepsini ben içebilirim. Hahahaha !


Pek fazla içki içen biri olmasam da bu şişelere sarılıp uyuyabilirim. Şu pazarlama denen şey çok sinsi yaa. Yoksa bana birşey satmak mı çok kolay !? Bilemedim.. :)

Tuesday, November 20, 2012

Amsterdam'da Vintage Alışveriş Noktaları

1950'li yıllara ışık hızıyla geçiş yapabileceğiniz bir vintage mağazası... Antika kıyafetler, aksesuarlar, hatta oyuncaklar... Kişisel stilistlik hizmeti de veriyorlar (Öyle bir yazdım ki sanki iş çıkışı markete uğradığınızda limon da alıverin demiş gibiyim)... Ben 50'li yıllarda yaşasam tam bir baş belası olurdum... Düşündüm de. Şu anda da farklı bir varoluş biçimim yok zaten.
  1953 Retro en Chick 
Staalstraat 2 1011 JL Amsterdam








Fotoğraflara ara verip aşırı lezzetli hazır gıdalara kendimizi kaptırıyoruz.

Kıyafetler kadar afişlerin de vintage vitrinlerde yeri var.. diyor ve sokakları gezmeye devam ediyoruz. 
 Meraklı meraklı evlerin içini dikizliyoruz..
Bir de yanımızdan bu kılıkta bir adam geçip, üstüne bir de bize selam verince tabi şaşırıyoruz... Bu neyin kafasıysa hemen bir tane sipariş veriyorum!

Monday, November 19, 2012

Müzik Arası... Dekorlar Kurulsun..

Bu haftaya iki güzel mp3 ile başladım. İkisi ardı ardına çalıp duruyor etrafımda. Olmadı kafamın içinde çalıyor. İlki, The National Fanfare Of Kadebostany'den "Walking With A Ghost". Enfes bir girişi var. Militer tütüleri içinde danseden balerinlerin tarzı çok hoş. Hem göze hem kulağa hitap ediyor. 


Diğeri ise Adele'den "Skyfall". İşte Bond soundtrack'i böyle olmalı. Dinlediğinizde işte bu 007 demelisiniz. Hoş itiraf edeyim bu parça 20 yıllık Bond anılarımı tetikleyip otomatik puan aldı benden. Müzik içinde yürüdüğümüz patika, hayalgücümüzün içinde rahatladığı dekor değil mi? Bu parça da üstüne düşeni yapıyor işte. Pahalı arabalar, gölgelerin içine kaybolan gizemli yabancılar, içki bardağının içine yuvarlanan buz, çöken binalar, kol düğmelerini düzelten yakışıklı simalar..

Wednesday, November 14, 2012

Paris Sokak Sanatı _ Kafa Açan Duvarlar

Sokaklarında dolaşmaya bayıldığım güzel şehir Paris.. Vitrinler veya mağazalar bir yana, en basit köşe başından, çıkmaz sokağın dibinden, bir market deposunun yanı başından dahi sanat akan şehir. Biz ki belediyemiz trafo klübelerine devasa çiçekler veya kelebekler boyadığında mutlu olan bir milletiz.. Bir fransızın her gün önünden geçip artık önemsemediği bu duvar resimleri ben de gümbür gümbür bir memnuniyet ve kıskançlık yarattı. Hatta "-Ya bunların üstüne yağmur mu yağıyor kızzzz!!" diye Yalan Dünya Zerrin efekti bile yaptım!













Paris'de sırf sokaklara yapıştırdıkları posterlerle sanatını tanıtan, kendi çizgilerini insanların aklına  kazıyan sanatçılar var. Bazı resimlerdeki benzerliği farketmiş olmalısınız. Hele bir tanesi var ki, işe polisten kaçarak geceleri duvarlara çizdiği posterleri yapıştırmakla başlamış.. Şimdi ise eserleri galerilerde satılıyor. Ona özel bir post yapacağım için resimlerini buraya eklemedim. :)

 Melabaaa...:)



Arada kendimize de iltimas geçelim.. Hoş sokaklarda gezmekten sokak çocuğu gibi oldum ama şikayet edemem ^_^..