This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Thursday, June 27, 2013

Kes Yapıştır Paper Doll








Charuca'nın çizimleri çok tatlı, çok sempatik. Aşağıdaki görselleri karton bir kağıda print alın. Kesip yapıştırın. Hoop! Bir paper bebeğiniz oluversin :) 
Bebek 1
Bebek 2

Friday, June 21, 2013

Ebay'den Telefon Kapağı Siparişi

Ebay'den yeni telefon kapakları sipariş verdim. Eskileri yıprandı malum. Hepsi, shipping dahil 29-TL tuttu. (Samsung S3 için). Kawai, cute, cici :)

Thursday, June 20, 2013

Alaçatı'dan Kartpostal

Ufak bir Alaçatı kaçağı yaptım. Bu resimler geçen sene açılan Kartpostal mağazasından. Sahibi Hülya Hanım bizzat boyayıp bu meleklere hayat veriyor.
 
 





Dükkanın içi o kadar şeker ki fotoğraf çektirmek için bir gelinle damat uğradı. Hatta gelin ayakkabısının altına ismimizi yazdı :)
Buyrunuz bu da taş boyanarak yapılan bir İbrahim Tatlıses
 :)
 Sohbet muhabbet derken -ee bana yapılacak iş yok mu dedim. Zımpara varmış :) Tatilde zımpara yaptım yani.
Bunlarda benim güzeller :)

 
Son olarak bunlarda benden Alaçatı'ya giden broşlar. Artık Alaçatı Kartpostal'da satılacaklar :)

Thursday, June 13, 2013

Gezi Parkı Hem Güldürür Hem Ağlatır..

Dünya böyle bir haksızlığın üzerine dalga geçerek, mizah ile dümdüz giden bu gözü kara gençliği ağzı açık hayranlıkla izlerken bizim medyamız Y kuşağı bunlar, hormonlu domatesi fazla yediler diyor. Anlayamadıkları gençleri eski kalıp davranışlarla eşleştirip sınıflamaya çalışırken ekrandakiler, Gezi'de insanlardan oluşan bir gökkuşağı var. Ben övünmek gibi olmasın doğum tarihim itibari ile Y kuşağına direkten dönerek dahil olmuşum. Eyvallah :)
 
Haa bir de BAK SANA DAVA AÇARIM. KADIKÖY'DE Mİ OTURUYOSUN ADAMSAN ADLİYEYE GEL şeklinde twitler atan siyasiler türedi. Yakında "10 adımda Twitter! Katılmayanların maaşından kesicez!" diyerek KOMEK stayla sosyal medya kursları başlayacak gibi. Balkonlara çıkıp -Necati Şaşmaz sanatçıymış aaaanıımmmmm ! diye bağırmak istedim dün mesela. Adam çıktı "- ben...ııı.....yapmadım...????...." şeklinde konuştu. Bakan Beylerden biri -Burası Muz Cumhuriyeti değil. Bizi çekemiyorlar. İvit. Yabancı devletler büyümemizi çekemiyorlar dedi. Koskoca ülkemi Muz Cumhuriyetine çevirdiniz. Yetmedi tüm Dünya'ya da bizi rezil ettiniz. Daha büyük bir rezalet olur mu? Olmaz canım.
 
 
Ama bir de yürek dağlayan gerçekler var. Ne derseniz deyin yalanlayamayacağınız şeyler. Bu videodaki herşey gibi mesela.. Veya aşağıdaki notu yazan teyze gibi.. Ben videoyu da bu notu'da ağlamadan izleyemedim/okuyamadım. Gezi hüznüyle, gücüyle, sevgisiyle bizim kalbimize dokunuyor. Kalbi olmayanların ise neler yaptığını görüyoruz....
 

Friday, June 7, 2013

Bir Çapulcudan Blogger Arkadaşlara Selam! Lütfen İlgilisine İletiniz!


 
Gezi parkı direnişi devam ediyor. Eşimizin, dostumuzun, komşumuzun, öğretmenimizin, izlediğimiz dizilerdeki oyuncuların, yarışma sunucularının, futbol stadındaki taraftarın, üniversite rektörlerinin, doktorların, avukatların, baroların, derneklerin, lise öğrencilerinin, çiçeği burnunda annelerin, 8-5 mesai yapan beyaz yakalıların, memurların, basketbolcuların, mankenlerin.. Yani nefes almak isteyen akil insanların tepkisi devam ediyor. (sayamadıklarım alınmasın olur mu...:)
 
Başbakan halen, oğlum ben kimseyi takmam havasında. İnsanlar öldü, yaralandı. Twitter mesajları nedeniyle gözaltına alındı. TV kanalları şaka gibi. Medyaya güven diye bir şey kalmadı. Belediye başkanlarından uygulanan şiddeti pohpohlayan tivitler okuyoruz. Borsa düştü. Bu insanları görmezden gelen bir zihniyet var. Ve bu zihniyetin karşısında duran barışçıl bir toplum. Gezi parkında yoga yapılıyor, domates ekiliyor, derme çatma bir kütüphane yapılıyor, yemek dağıtılıyor, caz konserleri veriliyor. Herkes birbirinin gözünün içine bakıyor aman bir olay çıkmasın diye. İnsanın buna karşı çıkması için deli olması lazım.
 
En güzeli de ne biliyor musunuz. İnsanlar hayatı boyunca ötekileştirip, hayat tarzına tehdit olarak gördüğü insanlarla karşılaşıyor orada. Oturup hayat hikayelerini dinliyor. Çok farklı olmadığını farkediyor. Gülümsüyor. Aç mısın diye soruyor. Susadıysan bende fazla bir şişe su var ister misin diyor. Belki de Metro'da yanına oturmayı tercih etmeyeceği insanlarla lokmasını paylaşıyor. Şort mu giymiş, başını mı örtmüş, travesti mi? yüzünde 10 piercing'i mi var, apaçi mi, yumurta topuklu mu bakmıyor. Orada olması yetiyor ona.
 
Bu nedenle işte bloggerlara çok iş düşüyor. Bu insanların sesini duymayan veya yanlış duyumlar alan insanlara gerçekte ne yaşandığını tarafsız bir şekilde aktarmak için. Provakasyon yapmadan, yapılmasına izin vermeden, anayasal özgürlüklerini kullanma ve koruma haklarına sahip çıkmaları için...
 
"Ben çok üzülüyorum ama yazsam anlamayacaklar, o nedenle aşk acımdan bahsedeceğim..." "bloga siyaseti karıştırmak istemiyorum yazmıycam" diyen blogger arkadaşlarım... yapmayın güzeller. Pırıl pırıl insanlarsınız. Bloga siyaset karıştırmak değil bu.. HAYATINA SAHİP ÇIKMAK..
 

Sunday, June 2, 2013

Diren Gezi Parkı

3 gündür İstanbul'dayım. 3 günde 3 yıl yaşlandım. 10 yıl gençleştim. Nasıl mı?


Tüm İstanbul ayakta. Taksim, Harbiye, Cihangir, Beşiktaş, Dolmabahçe'de günlerdir kadını, çocuğu, genci yaşlısı tonlarca gaza, tonlarca suya, şiddete maruz kaldı. Son kullanma tarihi geçmiş biber gazları gencecik insanlara yakın mesafeden ateşlendi. İnsan dolu cafelere, hastanelere, metroya gaz atıldı. Gazdan etkilenen polislere yardım etmek isteyen kişiler darp edildi. Gaza maruz kalıp çocuğuma bir şey olur mu diye ağlayan hamileler, yaralılara müdahale etmek isteyen doktorlar itip kakıldı. Depremde bu halk için yerin yedi katını kaldıran Nasuh Mahruki hastanelik oldu. Tazyikli su ile yüzlerde kişi beton kaldırımlara çakıldı. AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal'ın duruma sırıtarak yorumu: demek ki gaza ihtiyaçları var!



Ama yurdun televizyonları ile gazetelerinde çıt çıkmadı. Yabancı haber ajansları İstanbul'daki kıyameti canlı yayınlarken TRT, NTV, HABERTURK, KANALD, SHOWTV, CNNTURK, KANALTURK, KANAL24 belgesel yayınladı, gurme lezzet seçkileri sundu! HALKTV olayları canlı verdi bir tek. Sanırsınız burası İran!




Twitter'da sürekli zıplayan ünlüler iş sokağa çıkmaya, hükümeti veya şiddeti eleştirmeye gelince resmen taş kesildi. (Ben şahsen unfollow ettim kendilerini. Tavsiye ederim) Acun sağolsun, başbakanın annesinin vefatı ardından yayına çıkmamışken şıkır şıkır surviver yayınlattı! Çekimi, kanalı bırakıp sokakta tepkisini gösteren ünlülere ise resmen aşık olduk! 


Taksim'de arkadaşımı görünce -Aa güneşte çok mu kaldın dedim saf saf! Dudaklar çatlamış, yüz soyulmuş. Yok dedi. Tazyikli su geldi. Dünya tatlısı bir insandır kendisi. İlk müdahalesini Melekler (ilaçlı suyla gaz mağdurlarına yardım eden gönüllülere böyle deniyor:) yapmış.


Sinek gibi üzerine gaz sıkılan marjinaller! değil insana hayvana dahi kıymadı. Ortalığı dağıtıp yıkan sivil polisler yancı basına malzeme vermek için bol bol poz verdi.

#direngeziparkı #occupygezi hashtagleriyle sosyal medya sesini tüm Dünya'ya duyurmaya başlayınca bir anda telefonlar çekmemeye, internet kullanılamamaya başladı. Sebebi: alana konulan jammerlar. 

Sadece ünlüler değil markalar da afişe oldu. Bazı restaurant ve cafeler yardım için can havliyle kapıya gelen insanları içeri almadı. Kimisi ise bedava yiyecek, su verdi, internet şifrelerini kaldırdı. Divan Otel herkese kapılarını açtı. İhtiyacı olanları sokakta bırakmadı mesela. 


Erdoğan az önce tv'de bir avuç çapulcuya pirim vermeyiz, terörist bunlar dedi. Salonda bir güruh Türkiye seninle gurur duyuyor diye tezahurat yaptı. Dün gece 2 başörtülü arkadaş yanımda yürüyordu. Biri diğerine -bu zulümü görünce dayanamadım, çıkacaktım tabi ki sokağa derken duydum. Beşiktaşlısı, fenerbahçelisi, galatasaraylısı, müslümanı, ateisti, eşcinseli, ünlüsü, ünsüzü, normali, anormali, teyzesi, amcasına düşman gözüyle bakan, barış dolu bir tepkiyi savaşa çeviren, rambolarını masumların üzerine salan bu zihniyete allah akıl fikir versin diyorum.   

Not: Az önce Taksim'den arkadaşla konuştum. Parkı ve etrafını topluca temizlemişler. Yerde sigara izmariti bile kalmadı. Eskisinden bile temiz oldu dedi. Artık anlayana...