This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Monday, January 30, 2012

Karı yağdır..Nefes Al... Karı Yağdır..Nefes Ver..

Kar yağıyor... Zaman ve mekan cnbc-e dizilerine layık bir atmosferde yavaşlıyor benim için (tam olarak durmuyor. O kadar da kaçık değilim.. Henüz :) Kalbimin sol arka köşesine monte edilmiş, Tim Burtonvari bir soundtrack yüklü mp3 player play tuşuna basılmasına gerek olmadan kendi kendine ritm tutuyor, yağan kara ayak uyduruyor.

Şu aralar düşünmemeye çalışıyorum. Düşünmek zararlı bir aktivite. Sadece mutlu olmak istiyorum. Bir kelimeyi bin kere yüksek sesle tekrarlarsanız başı sonu birbirine dolanır, anlamsızlaşır ya..O yüzden düşünmüyorum. Sadece hareket ediyorum.


Spora gidiyorum. Şirketin spor salonu ofise çok yakın. Akşamları kalabalık olduğundan öğle tatillerinde 1 saat tempolu yürüyorum, bisiklete biniyorum vs... Spor hocam ne yaparsam yapayım kalp ritmimin 145-160 arasında olması gerektiğini söylüyor. Sadece spor yaparken değil ki.. Kalp ritmimi yüksek tutmam gereken başka yerler de var.. Takdir edersiniz ki o kısmın pedalları bende değil :)

Dışarıda hava yağarken yürüyüş bandındaki saate bakma dürtüm azalıyor.

Tam karşımdaki ağaca 1 saat bakınca sonunda gördüğüm şeyler canlanmaya başladı. Bu resimde mesela, soğuktan şaşkına dönmüş ve ağaç kovuğuna sığınmış bir kuğunun başını görüyoruz. Lütfen siz de aynı şeyi gördüğünüzü söyleyin :)

 Yeşil her zaman güzel..

Thursday, January 26, 2012

Şirret Şerbet Giveaway !


Bu kadar tembellik yeter artık dimi.. 2 yıldır bir giveaway yapayım yaptım yapıyorum derken kendimi hep hayat memat meseleleriyle uğraşırken buluyorum. Ne gerek var! Soruyorum kendime ne gerek var! :) Y.lisans sınavlarım açıklandı. Çok korkup kesin kaldım dediğim sınavdan da geçtim ya keyfim yerine geldi. O zaman hadi hediye verelim:)

Resimde gördüğünüz, kumaş boyayarak yaptığım, kıymetlim keçe broşlardan hangisini isterseniz 1 tanesini hediye ediyorum. Bunun için yapmanız gereken (şart şurt sevmiyorum ama kendimi motive etmek için lazım bazı bazı:)
  • Bu blogun takipkiçisi olmanız
  • Blogunuzda giveaway'i duyurmanız
  • Ve bu posta kısa bir yorum yazarak varlığınızdan ve  hangi broşu eve götürmek istediğinizden beni haberdar etmeniz
10 Şubat'da random.org üzerinden bir çekiliş yapar, akabinde çaylar kekler eşliğinde hediyemizi sahibine ulaştırırz.
Ohh ben bi hafifledim, rahatladım.. Her gün  bakar bakar dururum artık buraya :) 

Blah Blah ETSY

Yaa elalem neler yapıyor. Baktıkça içim açılıyor. Aynı anda hepsini takabilmek için 4 kolum, 3 boynum olsun istiyorum :)

Blah 3 Etsy'de..

Tuesday, January 17, 2012

Yanık Kokusu Alıyorum..

Melaba beni hatırladınız mı?
Hani çok konuşup çok düşünen sürekli birşeylerden şikayet edip küçük şeylerle mutlu olan blog sahibi.

Bir blog sahibi olmak kedi sahibi olmak gibi galiba. Yeterince mama ve suyla evde bırakıp gidersiniz. Dönüşünüzde kedi ve ev yerindedir. Ama yastıklar cırmalanmıştır içine yatasınız gelmez, evde tuhaf bir koku vardır, havalandırırsınız geçmez... Kediyi okşamak istersiniz. Evde biryerdedir ama yanınıza yaklaşmaz. Ev de kedi de sizindir ama bir an yabancı hissedersiniz kendinizi. -aA benim anahtarım bu kapıyı açtı şaşkınlığıyla salonda, halıya çıplak ayak basıp etrafı dinlersiniz.

İşte uzun süredir doğru dürüst bir post atmayınca böyle nankör ve yabancı hissettim kendimi.

Başlıkta bahsettiğim yanık kokusu benden geliyor. Y.lisans sınavlarım var. Kiloyla stres üretiyorum. Doktor boyun düzleşmesi var sende dedi. Bu gidişle biraz daha kurcalarsam boynumu Exorcist filmindeki gibi 360 derece çevirebileceğim galiba.

Şu an 10 saatlik mesai ardından Starbucks'a gelmiş ders çalışıyorum. Seviyorum burayı. Kahve kokusu yanında arka planda Carmen-Bizet çalıyor. Hele ki çalışanlara bayılıyorum. Güleryüzlüler, herkese adıyla hitap ediyorlar. Nedense burada çalışmak bana dokunmuyor.


Üstelik deli güzel bir "Marilyn Offers" çiziktirmişler. Bayıldım :)


Söylemeden geçemeyeceğim. Starbucks'da kahve değirmeninin (yada başka birşey aman ne biliim tam nedir?) çalışırken çıkardığı tuhaf bir ses var. Doctor Who'da Tardis'in zamanda ve mekanda atlama yapmadan önce çıkardığı sesin tıpkısının aynısı. Valla... Ben bu sesi 10 dk'da bir duyuyorum. İşin tuhafı duydukça da beni bir rahatlamadır alıyor. Hayal aleminde yaşamak da bir yere kadar...

Buralar kar altında. Karı severiz...Bu kış kardan ayı yapamadım. 6-10 yaş arası katılımcı arıyorum.

Bu da Ebay'den alacağım kol düğmelerim. 4 saat içinde açık arttırması sona eriyor. Tabi bu 4 saati ders çalışarak geçireceğim. Lovely :P

Daha eğlenceli şeyler yazmak için altyapım zayıf şu aralar. İdare edin beni olur mu..