This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Saturday, April 28, 2012

Kralın Yolu-3


Kral'ın Yolu'nu falan bilmem de benim yolumun Amsterdam'a ve Paris'e düşmesine 16 gün kaldı. Sonra atıcam kendimi bit pazarlarına. Gelsin antikalar, vintagelar.. Bu tür pazarlarda 3-10 Euro arasında rahatlıkla satın alabileceğiniz şeyleri çeşitli internet sitelerinde 200-600 Euro sattıklarını görünce yuhhh yani diyorum. Şu aralar gözüm hep bavuluma takılıyor. Gözüme epey küçük gözüküyor meret... Bir de olur da bir berjere ya da komidine aşık olursam diye endişeleniyorum. Fiyatı uygun olursa neden olmasın ? Sonra havaalanındaki cümbüşe gel :)

-Hamfendi milli değerlerimizi ülke dışına mı çıkarmaya çalışıyorsunuz..?
-Non non noonn Mösyö, ben gitti big bazaar, sizin Nutellalı pancakeler pek güzel.. Bien..
-Hamfendi bu masa XV.yy. Kraliyet Kolleksiyonundan..
-E ben onu aldı 15 avroya..
-Alalım hamfendiyi arka odaya arkadaşlar..
-Avukatım ben... Dokunmayın banaa.. Hişşttt elleme masamı... Metroda 9 tur taşıdım ben onu ..

İşte böyle bir site bulmuştum geçenlerde. Bizdeki alışveriş siteleri gibi. Tek farkı ürünler antika veya vintage. King's Lane'i kurcalarken bulduklarım iştah kabartıcı. SABREDİYORUM ARTIK ! (alışveriş cidden bir hastalık galiba :S)




 







Tea Towel-Çay Havlusu

Wednesday, April 25, 2012

LARP Nasıl Oynanır ? Metucon Deneyimleri

Öncelikle altını çizmeliyim ben sadece bir kez LARP (Live Action Role Playing) oynadım. O da geçen hafta ODTÜ'de düzenlenen METUCON'daydı. Gitmeden önce çok stres yaptım. Bu işle yatıp kalkan onca insanın karşısında oynayıp işi elime yüzüme bulaştırır mıyım diye.  Benim gibi merakı olup -nasıl oluyor bu yaa? diyenler bu yazıyı okuyup bir fikir edinebilir. Yoksa işin uzmanıyım falan demiyorum yanlış anlaşılmasın :)

Biz "Belasard'ın Asası" isimli bir oyuna katıldık. 16 kişilik oyunda oyun kurucu GMler vardı (Ahmet ve Melih çok düzgün, çok tatlı insanlardı. Çok da başarılı bir dünya kurmuşlar. Bravo) Oyunda Baş Büyücü seçimi için ülke çapındaki güçlü büyücülerin biraraya geleceği bir seçime çağırılıyoruz. Seçimi kazanan Baş Büyücü oalcak ve asayı eline alacak.
  •  Oyunun başında herkese oynayacağı karakteri tanıtan 1 sayfalık bir özgeçmiş uzatılıyor. Hiç kimseye göstermeden okuyorsunuz. Gerçek doğanız ve oyundaki görevlerinizi öğreniyorsunuz. Ben Camilla Otheron isimli bir büyücü Kraliçesi ve Kraliyet Büyücüsüydüm. İllüzyon okulunda tanıştığım Kont kocama deli gibi aşığım. Fakat bir savaşta kendisi öldürülünce aşkımdan gözüm kararıyor ve necromansiye başvurarak kocamı diriltiyorum. Biraz daha ileri gidip kendimi de kocamın yanında sonsuza kadar tahta geçecek şekilde ölümsüz yapabilmek için Baş Büyücü seçilmem veya imparatorlukta yasak olan necromansiye sıcak bakan birinin seçilmesine yardımcı olmam lazım. Görevim bu. Vatana millete hayırlı olsun :)
Bakınız Pelister karakter kağıdını okumakta.
  • Bulunduğumuz salonda büyü yapmak yasak.(Büyü yapmak yasak ama denemeler yok değil tabi:) Herkese büyü taşları dağıtıldı (boncuklar:) Bu taşlar sizi büyüye karşı da koruyor. Ayrıca  bazı karakterlerin özel güçlere sahip haritaları veya özel taşları da olabiliyor. Mesela benim ekstra kırmızı bir taşım vardı. Bu lanetli taşı benden alan kimse necromansiye bağlanacak, başka büyü yapamaz ve bana mahkum hale gelecekti.
  • Herkes kısaca karakterini tanıttıktan sonra oyun başlıyor. Odanın içinde dolaşıp diğer oyuncularla konuşmaya başlıyorsunuz. Herkes biraz hayalgücünü biraz da özgeçmişini birleştirip hikayeler anlatmaya başlıyor. Yok efendim aday mısınız? Oyumu size neden vereyim? Necromansiye sıcak bakıyorsunuz galiba? Kılıçla büyüyü sizin okul birleştirdi ama bu bana doğru gelmiyor. Denge bozulmamalı. Yok efendim kocanız çok iyi bir askerdi. Öldüğüne çok üzüldüm. (Herifi dirilttiğimi söylemiyorum tabi. Üzgün üzgün taziyeleri kabul ediyorum :)
  • Zaman geçtikte hikayeler ve ittifaklar alıp başını gidiyor valla. Guruplaşmalar, nifak tohumları, yalanlar! Mesela Pelister'in bir anlık dalgınlıkla unuttuğu büyü taşını hop kaptım. Gittim Gm'e. Bak bende bu var. Bununla ne yapabilirim dedim. Çocuğun gözleri büyüdü- sen bunu nasıl aldın diye :) Bundan 2 tane daha bulursan hepsini yakarsın ve herkese büyü yapabilir hale gelirsin dedi. Bir avukat olarak gözlerim parladı ve hemen komploya başladım.
  • Baş Büyücü adaylarından biriyle pazarlık yaptım. Necromansiye sadece benim krallığımda izin verirse, oyumu ona vereceğimi ama karşılığında büyü taşını alacağımı söyledim. Ama merak etme büyüye karşı korumasız kaldığını kimseye söylemem. Bu kırmızı taşı da al ki ben de sana büyü yapamayayım, kendini korursun dedim. 1 saat düşündü ama geldi aldı taşı beden safım :) Haha :)) Hem büyü taşından oldu hem de necromansiye bağlandı. (Not: Sadece yazılı anlaşmalar bağlayıcı, sözlü olanları bozabilirsiniz) 4. taşı ise başka bir büyücü ile kolyem karşılığında takas yaptık. Niye öyle değerli birşeyi kolyeye değişti anlamadım. Belki kişisel eşya üzerinden büyü yapacaktı. Sallamadım. Zaten büyü yapmak bir süre daha yasak.
  • Son büyük ittifakımı ise Pelisterle yaptım. Meğersem kendisi bir tanrıçaymış. Elindeki 2 parça parşömenin son parçasını bulursa güçlerine kavuşacak ve Baş Büyücüden de güçlü hale gelecekmiş. Neyse sizi sıkmayayım özetle anlaştık. Ben elimdeki 4 taşı yaktım, büyüyle parşömenin son parçasının kimde olduğunu bulduk (GM'lere soruyorsun, kart çektiriyorlar. Büyük çıkarsa büyü tutmuş oluyor ve sana bir isim veriyorlar) Meğer Baş Muhafızdaymış son parşömen. Hemen kendisine bir ölüm büyüsü yaptım (Yine GM'e söylüyorsunuz. Adamın yanına gidip 2 dk sonra ölüyorsun, masaya yığıl kal diyor) garibim son nefesini verirken parşömende Pelistere gitti. Bizden başka uyanıklar da adam ölünce birşey buluruz diye muhafızın üstünü aradı ama tabi artık çok geçti!)
  • Oyunun sonunda seçim yapıldı. Bir Başbüyücü seçildi. Her karakter kendi amaçlarını ve yaptıklarını anlattı. Sıra bana gelince kimi kandırdım, kimi kazıkladım teker teker anlattım. Benden lanetli taşı alan arkadaş bu duruma epey bir bozuldu :)
Büyücüler karanlıklar içinde seçim sonuçlarını tartışıyor.

Aaa işte ben oyun finalinde yorgun düşmüş iphonedan kaçamak yaparkene :)

Masa oyunları da oldukça revaçtaydı.
Heves ettik. Biz de bir tanesine katıldık. Munchkin diye bir kart oyunu. Hiç bir şey anlamadık, sıkıldık kalktık.

Hahahaa işte bu favorim. Yemek için boş bir oyun masasına oturduk bir ara. Ivır zıvır kağıtlar arasında bu gözüme takıldı. Acaba Bedri oyunu kazanmış mıydı? Bu muamma asla çözülemeyecek :)
Kısa bir anektod: Öğlen yemeğini ödemek için kasada duran adama uzattığım parayı arkadaş aynen aldı, bozup geri verdi. Bu sırada bizim kıyafetlere ağzı açık baktığı için durumu farketmedi bile. Neymiş demek ki? Sarı peruk sarı perukmuş :)

Ya işte böyle şekerler. Elimde kalan son büyü kırıntılarını da size gönderdim sayın. Tepe tepe kullanın :)

-The End-

Gazete ve Kitap ile Duvar Kaplama


Öyle kitaplar okudum ki tanıdığım pek çok insandan daha karakterli ve düzgündüler. O insanlara sarılmak yerine hayatım boyunca pek çok kez kitaplarıma sarılmışımdır. Kağıda can vermekten öte, ona başka insanlarda çiçek misali duygu açtırma yeteneğini veren ellere de hep hayran olmuşumdur. Bu yetenekten uzak biz okurların ise bu kağıtları okumak dışında başka seçenekleri de değerlendirmemiz güzel olmaz mı? :)

Evim Dergisi'nin Nisan sayısında gazete sayfalarını tutkal ile duvara yapıştırmakla ilgili bir DIY proje okuyunca içimdeki tilki sürüsü önce bir -Yihuuu çekti, sonra da kuyruklarını deli gibi sallamaya başladı (Tilkiler kuyruk sallar mı ki? Olsun benimkiler sallıyor :) 

Çok basit aslında. Kahveyi suyla karıştırıp kağıtlara sürüyoruz. (Ya da sürmüyoruz. Paşa keyfimiz bilir). Kuruyunca sararmış, eski bir görünüm ortaya çıkıyor. Sonra duvar kağıdı misali duvara yapıştırıp, üzerlerine de dekupaj tutkalı ile sağdan soldan topladığımız, kestiğiniz resimleri, fotoğrafları yapıştırıyoruz.. (Ben aynı mantıkla çerçeve kaplamıştım. Paris'ten dönerken otel odasından aldığım günlük gazete ile. Ayıla bayıla asacak yer arıyorum hala  :)

İster gazete ister kitap sayfaları kullanın. Sonuç çok şık. Gazeteye tamam da kitaplara biraz zor kıyarım ben herhalde.

Bu da ilginç bir fikir. Pır pır kağıtlar..

Tuesday, April 24, 2012

Metucon 2012 Kostümüm


Metucon maceramız da sona erdi. Takip edenler benim hep oynamak istediğim FRP'nin peşinden bu haftasonu ODTÜ'ye gittiğimi ve son dakika kostüm telaşımı biliyordur. Ben size sonrasını anlatayım.

Yaratıcı Tasarımlar'ın Pelister'i ile C.tesi günü yollara düştük. Gece geç saatte ODTÜ yurduna yerleştik. Ben zaten tün günümü Eminönü'de sağa sola koşturarak geçirdiğim için ayakta uyuyordum. O saatte üşenmedik peruğun birini taktıp birini çıkardık. Üniversiteden beri yurt-ranza nedir unutan bünye de nostalji yaptı.

Kahvaltıdan sonra hazırlık başladı. Birbirimize her iyi arkadaşın yapacağı türden iyilikler yaptık. O benim tırnaklarıma iksir yeşili rünler çizdi ben onun büyülü kurdelesini bağladım felan ... Rutin kızsal şeyler işte :)


Kıyafetin en önemli kısmı iki katlı bir pelerinden oluşuyor. Perşembe pazarından yıldırım hızıyla aldığım parçası 2-3-TL'lik kumaşlardan acayip güzel bir büyücü cübbesi diken annecim Bayeyem'e zilyon tane öpücük borçluyum. Kadın sanki mezuniyetime cübbe diker gibi ciddiyetle dikiş dikti. Kurukafaları ters dikmişiz, söktü bir daha dikti. Kukuleta dikme fikri de ondan çıktı.

Bayeye: "-Buna kukuleta dikelim biz. Şöyle uzun sivri, içine de kağıt koyalım kabarık dursun"
Ben: "-Yapılır mı ki öyle?"
Bayeye: "-Aa yaparım tabi ne var ki! Kukuletasız büyücü mü olurmuş! (Bu yorum ciddi! :))

Yine perşembe pazarından tanesini 1-TL'den aldığım küpeleri bozarak kolye, yüzük takım yaptım. Bu kadar kısa sürede yapabileceğim en iyi kostümdü bence. İçime sindi.

Ortam da ilginçti. Ben daha kalabalık ve daha özenli bir hazırlık bekliyordum ama elini kolunu sallayıp gelen kişi sayısı fazlaydı maalesef. Daha fazla fotoğraf ve LARP nasıl oynanır? sorusunun cevabı sonraki postlarda.

Friday, April 20, 2012

'Mug' Aşkına !

Adına 'Ofis' denen, tropikal yağmur ormanıyla (Çünkü aslında herşey ilkel bir varolma içgüdüsü üzerine kurulu) steampunk akımların (Çünkü ortam hiçbir zaman bugünün değil yarının nasıl olması gerektiğiyle alakalı) elele kolkola bir Alacakaranlık Kuşağı oluşturduğu coğrafyanın kendine özgü yaşam formlarının  en büyük destekçileri nedir bilir misin ey okuyucu ?

Elbetteki bir fincan dumanı tüten kahve ve çaydır.  Ofis yaratıkları için sabah o sütlü nescafeyi içmeden kafa çalışmaz, toplantılar çaysız bitmez.

En sevdiğim şey kişiselleştirmek, kendim olmak ve bunu karşımdaki insanın gözüne sokmak olduğu için kahvemi de çayımı da özenle seçtiğim kupalarda içerim, böyle de içeni severim. (Bu size Anita Blake'i hatırlatmadı mı? Hani kahvesini patronunu kızdırmak için sloganlı veya penguenli kupalarda içen Necromansır ablamız!:) 

Gittiğim ülkelerde hep değişik bardakların peşinde koşar, hafta içi güne hikayesi olan, tarçınlı yeşil çaylar, ıhlamurlarla başlarım ^_^

Culture Label'e göz atarken farkettim ki gözüm hep Muglara takılıyor.