This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Monday, September 24, 2012

Vitrin Mankeninden Gece Lambası Yapımı - DIY



Her işte bir hayır vardır diyenler haklı galiba. Ben acayip sakar biriyim. Sigara dumanına bile ayağım takılıp düşebilirim. Az önce de büyük bir zerafetle! yatağımın dibindeki İkea lambama dizimle çarpıverdim ! Atacak değilim ya. Kırık şeyler çöp değildir. Sadece yeniden doğmayı bekleyen küçük fikirler bütünüdür. Bu post, küçük fikirlerin benim gibi mütevazı bir coğrafyada yarattığı coşkuyu yansıtmaya çalışacaktır..:)

Hikayemiz Eminönü vapurunda başlar. Yaratıcı Tasarımlar'ın Pelister'i ile kendimizi alakasız harikalar diyarı Eminönü'ne attık... Vapurda da şımardık cömertçe..

Bu İngiliz asilzadesi keltoşu 7-TL'ye aldım. İngiliz aksanına ailecek hastayız:)

Kısa sürede kaynaştık. Kah romantizm doruklardaydı...
Kah karşılıklı restleşmemiz gerekti...

Bu resmin konuyla alakası yok :)

Lambayı kırınca içindeki ampulü ve metal iskeletini çıkardım...

... ve mankenin içine yerleştirdim. (Altı delik zaten)... Herhangi bir yapıştırıcı vs kullanmadım. Isınırsa alev alır mı diyorum ama uzun süredir yanıyor. Bir ısınma yok.


Çok basit değil mi? Lambanızın kırılmasını beklemek zorunda kalmadan da yapabilirsiniz :) Eskisinden bile iyi oldu. Yatmadan önce yanağından bir iyi geceler makası alayım bari..:)

Friday, September 21, 2012

Çak Bi Beşlik Ense Köküne !

Yıllardır düşünürüm.. İnsanlarla birlikte yaşamak ne kadar zor diye.

Sevdiklerle, onları sevmene izin vermeleri için uğraş
Sevdiklerini sevilebilir tutmak için uğraş
Uzaklaşmak istediklerinle mesafeni korumaya uğraş
İçi boş ama nazik sosyal ilişkiler kurmaya uğraş..

İçiniz kıyıldı dimi. Benim de. Böyle böyle düşünürken 30.lu yaşlarımın başına doğru bana soldan soldan bir fikir yaklaşmaya başladı. Aslında uğraştığım şey insanlar değil ki. Kendi kendimle uğraşıyorum ben. O kadar kodlanmış, zincirlenmiş, mayınlı, hayaletli fikr-i sabitim var ki.. Hep aynı açılışla oyuna başlayan santranç oyuncuları gibiyim. Hep aynı hamleler, hep aynı sonuçlar. Dejavunun en sıkıcı hali yani.

Birini sevip sahiplenmekle o kadar meşgulüz ki aslında -ben kendimden memnun muyum? -kendimi seviyor muyum? -iyi bir şey yapınca kendi kendimi takdir ediyor muyum? diye sormuyoruz hiç. İstediğin kadar elini tutan bir el olsun...Senin parmaklara kan gitmiyor ki..  Sol göğsünde güp güp bir gürültü var ya. Göğüs kafesine vurup, O'nu ihmal ettiğin için seni uyarmaya çalışan kalbinin sesi o...

O'na carla buna carla. Hep bi itiş kakış. Zaman kaybından başka ne ki... Boşa direndiğin her an sana spor, masaj, gurme tadlar, tatil planları, güzel kitaplar ve harika filmler kaybettiriyor.

İnsanlar dışında sevgini, ilgini hakedecek şeyler de var etrafında... 

 Mızmızlanma! Bahanelerinin, endişelerinin içi boş aslında.

Varsın başkaları anlamasın, onaylamasın, çözemesin hatta hiç bilmesin... Herşeyi herkese anlatma. Kendi kendinin sırdaşı ol.

Tüm bunları unutmamak için de aklını kullan. Artık ense köküne bir şaplak mı atarsın, yoksa kendi kendini mi gıdıklarsın orası sana kalmış. Herkesin notification ayarı kendine..

Wednesday, September 19, 2012

Nike High Heels Dunk için Necromansır Aranıyor!


Bu ayakkabılar yaklaşık 1 yıldır satışta ve ben yeni gördüm. Tuuu benim araştırmacı kişiliğime! Bu modeller resmen dünyamı sarstı. Baararak konuşun, şu an kulaklarım uğuldadığı için dış seslere kapalıyım. İç sesim, ay sonunu getirememekten şikayet eden mantığımı avlamak için vücudumdaki her bir sinir hücresini talan etmekle meşgul şu an! İç sesimin tarafını tutuyorum tabiki de.. Ayakkabılar kargodan gelip, cüzdanımın boşluğuyla buz kestiğimde mantığımı mezarından diriltirim bir şekilde. (Kendisi hortlayıp bana musallat olur zaten!)

Bildiğiniz bir necromensır var mı? Anita'yı aradım ama meşgule verdi! Yine... O_o



 


Tuesday, September 18, 2012

Cakehouse - Hayatın Tatlı Yanından Bir Isırık !



Güzel mekanlar, güzel insanlar, güzel kitaplar... Hepsinin kolleksiyonunu yaparım ben. Kıymetini bilmeye, yıllandırmaya çalışırım. Bu nedenle bugün sizi Cakehouse ile tanıştırmama izin verin. Beşiktaş'da en kolay tarifiyle c.tesi günleri kurulan Beşiktaş Pazarı'nın tam karşısındaki bu enfes cafe aynı anda hem mideye, hem göze, hem de ruha hitap eden sıcacık bir kaçış noktası. Pazar çıkışı soluğu orada alıp kahvenizi içerken ev yapımı özel pastalardan tadabilir veya tezgahları eşelemeden önce sıkı bir kahvaltı yapıp enerji toplayabilirsiniz.

Cakehouse'un sahipleri Can Bey ve Nilgün Hanım güleryüzlü ve zevkli insanlar. Uzun uzun sohbet etme fırsatımız oldu. Can Bey'in eşine hayranlığı hızlıca bana da bulaştı. Ama nasıl bulaşmasın. Cakehouse'daki tüm pastalar, tartlar, bezeler, kurabiyeler bizzat Nilgün Hanım'ın elinden çıkıyor. Butik pastacılık ancak bu kadar iyi yapılabilir.


Can Bey'e Cakehouse'da en önce ne yemeli diye sorduğumda cevabı çukulatalı ve bademli Housecake, zeytinli cevizli ekmeğe yapılan, fırınlanmış sarımsak soslu, fesleğenli ve domatesli tost ve Houseburger oldu. Ekmeklerini ve etlerini de kendileri yapıyor. (Bu noktada edebi bir alıntı yapacağım. Bu çanlar kimin için çalıyor? Bil ki bu çanlar senin için çalıyor!:)


Tabi bunca lezzet kolay elde edilmiyor. Can Bey gururla kızlarının resimlerini gösterirken, bir yandan da uzun çalışma saatleri nedeniyle kızlarını en çok cafede görebildiklerinden dem vurdu. Ben doğrudan kıskandım kendilerini. Ailemin böyle bir mekanı olsa beni eve ancak mancınıkla fırlatarak gönderebilirlerdi! Onda da lastiği epey bir germeleri gerekirdi. Gevşek tutsalar geri dönme ihtimalim olurdu çünkü ! :)

Yolunuz düşerse gidin demeyeceğim... Sadece gidin. Son gittiğimde Kuzey Güney ekibi de kahvaltı halindeydi. İlgilenenlere duyurulur :)

CAKEHOUSE
 Nüzhetiye Cad. No: 66 /A Ihlamur Beşiktaş-İstanbul
212 3272800