Sevdiklerle, onları sevmene izin vermeleri için uğraş
Sevdiklerini sevilebilir tutmak için uğraş
Uzaklaşmak istediklerinle mesafeni korumaya uğraş
İçi boş ama nazik sosyal ilişkiler kurmaya uğraş..
İçiniz kıyıldı dimi. Benim de. Böyle böyle düşünürken 30.lu yaşlarımın başına doğru bana soldan soldan bir fikir yaklaşmaya başladı. Aslında uğraştığım şey insanlar değil ki. Kendi kendimle uğraşıyorum ben. O kadar kodlanmış, zincirlenmiş, mayınlı, hayaletli fikr-i sabitim var ki.. Hep aynı açılışla oyuna başlayan santranç oyuncuları gibiyim. Hep aynı hamleler, hep aynı sonuçlar. Dejavunun en sıkıcı hali yani.
Birini sevip sahiplenmekle o kadar meşgulüz ki aslında -ben kendimden memnun muyum? -kendimi seviyor muyum? -iyi bir şey yapınca kendi kendimi takdir ediyor muyum? diye sormuyoruz hiç. İstediğin kadar elini tutan bir el olsun...Senin parmaklara kan gitmiyor ki.. Sol göğsünde güp güp bir gürültü var ya. Göğüs kafesine vurup, O'nu ihmal ettiğin için seni uyarmaya çalışan kalbinin sesi o...
O'na carla buna carla. Hep bi itiş kakış. Zaman kaybından başka ne ki... Boşa direndiğin her an sana spor, masaj, gurme tadlar, tatil planları, güzel kitaplar ve harika filmler kaybettiriyor.
İnsanlar dışında sevgini, ilgini hakedecek şeyler de var etrafında...
Mızmızlanma! Bahanelerinin, endişelerinin içi boş aslında.
Varsın başkaları anlamasın, onaylamasın, çözemesin hatta hiç bilmesin... Herşeyi herkese anlatma. Kendi kendinin sırdaşı ol.
Tüm bunları unutmamak için de aklını kullan. Artık ense köküne bir şaplak mı atarsın, yoksa kendi kendini mi gıdıklarsın orası sana kalmış. Herkesin notification ayarı kendine..
0 comments:
Post a Comment