This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Thursday, January 31, 2013

Transparan Bot

Benim sanırım zilyon tane çorabım vardır. Tilkili, çizgili, baykuşlu, kalpli, fosforlu, civcivli....Severek alır, giyerken kapalı kapılar ardında kalmalarına üzülürüm hep. Ama bunun da çaresini bulmuşlar. İşte size transparan botlar. Ben görür görmez sevdim. Çok işlevsel. Çok şirin ve kesinlikle çok trendy.

İsterseniz bağcıklarını da rengarenk yapın. aliexpress.com adresinde 32 $. Üstelik Türkiye'ye kargo ücretsiz.

Wednesday, January 30, 2013

Biri Türkiye'ye Kargo var mı dedi ?!

Şu sıralar internetten alışveriş benim sinirlerimi zıplatıyor. Mesela 5 dolara Türkiye'de bulamayacağınız bir kitap/Momiji/Tokidoki beğendiniz. Yani ölüp bayıldığınız bir şey ile aranızda sadece 5$ ve birkaç kıta var. Sonra efenim adresi yazıp shippingi hesaplıyoruz. Inınınınnnnnnn. 35 $! O da şanslıysam. Çoğu zaman "kullanıcı Türkiye'ye kargo göndermiyor" uyarısı çıkıyor. Arkadaşım ben Mozambik'de mi yaşıyorum?! Zambia'da mı yaşıyorum? Ben sokağa çıkınca aslanlar mı parçalıyor beni! Avuç içi kadar, 10 gr şey nasıl 35$ kargo ile gelir? ya da nasıl olur da gelmez? O kadar güzel şeyler o kadar komik fiyatlara satılıyor ki acıklı gözlerle bakıyorum ekrana.. Oyfffff..

Bu sıkıntıya deva olacaK bir site keşfettim. http://society6.com/ Çoğu tasarım işi t-shirtleri 18$ fiyatla satın alabilir, 2000 t-shirt arasından hoşunuza gidenleri ayıklayabilirsiniz. Art pirintler, yastıklar, i-phone kılıfları da bulabilirsiniz. Geçen hafta kargo bedava kampanyası vardı. Az önce baktım bitmiş:) Yine de 10$ bir t-shirt için yüksek bir kargo bedeli değil. Oyalandım durdum. Şimdi geçen hafta beğenip sepete attığım ama almayı ertlediğim tişolar kıymete bindi. İşte seçtiklerim. Güzeller ama yaaaaa :)
Bu ikisine bayıldım.
Buna da bayıldım! Aynı ben! :)

Kato'yu bilmeyeni kovalarım. Sakınınız!

Downtown Abbey'in tişosunu yapmışlar. Güzel fikir.

Bir UFO gördüm sanki.. Gördüm... Bir UFO gördüm....:)

Ara sıra gezinip yine bir ücretsiz kargo kampanyası bulursam haer veririm ... (İnsanoğlu pek garip. Kapı kapanana kadar ardında ne olduğunu hiç düşünmüyoruz. Bir kez kapandı mı da kaşıntıdan ölüyoruz)

Tuesday, January 29, 2013

Aslan Kızım!



Rik Lee diye genç bir illüstrasyon sanatçısı var. Sen kalk Avustralya'da yaşarken tatil için Bali'ye git. Orada bir kızla tanış. Aşık ol. Tası tarağı topla Bali'ye taşın. Tüm gün sörf yap, çiziktir, yine sörf yap. Arada imzalı illüstrasyonlarını sat. Eş dost için logo tasarla. Hatta T-shirt işine gir. İşte Rik Lee. Sadece kafasına ve kalbine esip kıta değiştirdiği için bile benim kahramanım olabilir. Keşke ben de böyle radikal kararlar alabilsem.



Bikini iyi de. Beyaz..?! Helloooo!


Ofisi terkedip her gün bu manzaraya "ev" demek...

Pencereden yaklaşan fırtına bulutlarını izlemek. Gerçek fırtına.. Öyle bizdeki gibi kapı cam çarptıranlardan değil ağaç söktüreninden..

@rikleeillustration -INSTAGRAM

Monday, January 14, 2013

Kafa gitti (mi) attaya...?


Benim kafa attaya gitti galiba bir süreliğine... İşten eve geldim. Artık kafam kaldırmıyor diye 1 saatliğine televizyonu kapadım fakat bilgisayarı açtım. Doctor Who'nun yeni sezonunu izleyip kendime iyilik yapayım dedim. Sonra 22:00'de Golden Globe ödül töreninin tekrarını izlemek üzere plan yaptım. Mutfağa gidip su kaynattım. Kupaya doldurdum. Tam elime aldım ki ne göreyim. Bardağa önce ikisi birarda kahve boşaltmışım. Sonra sallama poşet elmalı ıhlamur koymuşum. Üstüne lıkır lıkır kaynar suyu ilave etmişim. Tüm bunları 45.sn'de yapmış ama hiçbirini farketmemişim. Kesinlikle hatırlamıyorum. Mutfakta elimde kupa, kafam karışık bir halde durdum öyle. Yaş oldu 32 dedim. Tamam genç gösteriyorsun ama hayattan korkmaya erken yaşta başladın. Yani dışındaki kabuğun parlaklığı içindeki hamurun sertliğine denk. Başa başa gidiyorlar. Günlerdir süren boyun ağrıların var. 3 günlük dünyada ofis masandaki zımba gibi olmuşsun. Her gün demirden dişlerini biryerlere geçiriyorsun. Ne için ? Akşam eve gidip kendine bir bardak kahve doldurmayı başaramayacak kadar kafan karışsın diye mi?

Moralim bozuldu.

Kahveli ıhlamuru ne mi yaptım? İçtim tıpış tıpış. Tadı fena değil.

Sunday, January 13, 2013

Snowboard mu Spa mı?

Snowboard konusunda acemiden biraz halliceyim. Arayı epey açtım. Cumartesi günübirlik Uludağ'a gitme fırsatını bulunca da tamam dedim. Vıj vıj karlarda asi bir snowboard tavşanı gibi zıplamak için o gün bugündür.

Ben böyle bir kar görmedim. 5 metre ötesini göremiyorum, sis var. Rüzgar ve tipi yüzünden telesiyejler kapandı.(Bana pek bir faydası olmadı zaten. Oturmalı olmayan telesiyejleri beceremiyorum) Elimde board inat ettim tepeye yürüyerek çıktım.

İşte tepeye vardığım ve "Burada ne işim var? Ben kafayı mı yedim?!" dediğim an! Robocop gibi giyinmişim. Kan ter içindeyim. Daha kaymamışım. Sağımda oturan bir kız daha var. İkimizin de elimizde cep telefonları, karın ortasında sisler içinde iki mağrur ejdarha prensesi edasıyla sosyal medyada ciritler atıyoruz. (a.k.a. sürünüyoruz)

Biraz soluklanıp hadi bakalım dedim. 6 yaşındaki veletler ana karnından kayakla çıkmış gibi etrafımda uçuşuyor. Ben ise aman düşmeyelim diye zigzaglar çizmekteyim.  4 gündür devam eden boyun ağrılarım olduğu için (klasik boyun düzleşmesi) düşersem sonuçları epey bir ciddi ola..... derken düşüyorum tabiki. Bu noktada cidden tırstım diyelim :)

Sonra ne yaptığımı söyleyeyim.. Usulu uslu gittim boardumu verdim. Otelin lobisine çıktım. Kendime güzel bir spa paketi satın aldım. Sauna, haham, köpük ve kese, yüz maskesi, 45 dakika aromatik masaj, jakuzi, sıcak havuz, elma çayı... Pembe beyaz bir halde geri döndüm. Dönüşte otobüste içim geçmiş...:)

Sonuç: Kil maskesi bana çok yakıştı!:P

Friday, January 11, 2013

Victoria's Secret Dedikodusu

Her sabah hareketlenmek, bu soğuklarda donan kanımı biraz ısıtmak için VS 2012'nin bu videosunu izliyorum. Eskiden ne çok dansederdim. Evde, dışarıda... 4 saat aralıksız pistten inmediğim olmuştur. Dün gece ise arkadaşla pizza yedikten sonra kafa kafaya verip benim L koltuktan mutfağa gidip soda alamayacak hale geldik. Özellikle bu konuda bu videonun bana faydalarını saysam bitmez.
  • Bruno Mars: Adam neşeli yahu! Salına salına şarkı söylüyor. Ben bile neşeli hissediyorum izleyince.
  • Sahne arkası karışık. Telsizdeki ses "-Kim olduğu farketmez ilk kızı gönderin!" diyince sahne amiri go go go diye bağırmaya başlıyor. Fakat modelimiz saçından şüpheli. Acaba kötü mü görünüyor?! Bir nevi ite kaka çıkıyor sahneye. Somurturken -Aa sahnedeyim gülümsemem lazım" diyor. Eli saçlarına gidiyor haliyle.
  • Kızlar insan değil. Röportajlarını izleyince sanıyorsunuz ki hepsi boş zamanlarında Kuzey Kutbunda Noel Baba ile birlikte yaşıyor. Adım attıkları yerden cupcakeler, pofuduk peluşlar ve baloncuklar çıkıyor.
  • Takvim kızları konseptli bu bölümde özellikle Behati Prinsloo'yu pek beğendim. Tatlı Cadı mimikleriyle "-Pışşt naber! ben çook eğleniyorum şu an" diyor adeta. Kızımızın yaklaşık 6 aydır bir erkek arkadaşı var ki postumuzun dedikodu temasının sebebini oluşturuyor. MAROON 5'ın solisti Adam Levin. Hani geçen yılki Victoria's Secret Show'unda şarkı söyleyip yine bir VS modeli olan sevgilisi Anne Vyalitsyna'yı sahnede öpen adam.
Söylentiye göre Behati'nin Adam'a uzun süredir ilgisi varmış. Böylece aynı yıl içinde iki VS kızıyla çıkan Adam Levine "-Ölmedim ama cennetteyim. Etrafım meleklerle dolu!" diyerek bilumum etrafına caka satabilir. Düşman çatlatabilir.    

                      
Aha işte bu postla dedikodu bloggerı da oldum. Ama hepsi oyuncak bebek gibi. Kurcalaması eğlenceli oluyor :)

Thursday, January 10, 2013

Food Games

Yemek yedikten sonra tabakta kalanlarla oynayıp oyalanmaya bayılıyorum. Yaratıcı drama uygulaması adeta :) Ben buna "Nimet Oyunları/Food Games" adını taktım. Amaç iyi vakit geçirmek, şirin birşeyler yapmak, garsonları şoke etmek (tabağı alıp götürseler mi yoksa "abla zeytin getiriim mi göz yaparsın!" mı deseler bocalıyorlar epeyce :)...

Bunları Instagram'da yayınlıyorum fekat birarada görmek de ayrıca keyifli oluyor. Son iki ayda yaptıklarım bunlar. Sizin favoriniz hangisi?

Tuesday, January 8, 2013

Londra'ya gitmek ile bu resmin bağlantısı ne olabilir acaba?


Pegasus Çok Gezenler Klubü facebook üzerinden bir fotoğraf yarışması düzenlemiş. En çok oy alan seyahat fotoğrafının sahibi Şubat ayı başında Londra'ya gidiyor. Şimdi bir sürü bit pazarı vardır orada :) Yarışma için yukarıdaki resimleri gönderdim. Bana oy vermek için vakit ayırırsanız çok sevinirim. (Böyle şeyleri istemeyi de pek beceremem ya neyse.:) Resimlerin üzerine tıklayarak oylama sayfasına ulaşabilir  veya buradan ve buradan faccebook sayfasına ışınlanabilirsiniz.

Bu arada ilk resmin benim için bir de hikayesi var. Oikuu ile gittiğim ilk Paris seyahatimde başta Louvre olmak üzere her müzede çıplak kadın göğsü resmedildiğini görmüştüm. Olağan çıplak kadın tablolarının aksine resmin odak noktasında göğüs değil göğüs ucu vardı. Örnek olarak bakınız "Two woman in a tub" tablosu. 
 
 

Ressam burada ne anlatıyor acaba diye çok merak etmiştim. Hikayesi çok ilginç. Resmin adı "Banyo küvetinde iki kadın". Sağ taraftaki kadın Gabrielle d´Estrées. Fransa Kralı IV. Henry'nin metresi. Elinde Kral'ın ona hediye ettiği, bağlılığını sembolize eden yüzük var. Halk bu ilişkiyi onaylamasa da Kral Gabrielle ile resmi nikah yapmak istiyor. O devirde kadınların hamile olup olmadığını anlamak için kadınların şişen karnına değil göğsüne bakılması adet. Resimde de Gabrielle'nin kız kardeşi Villars Düşesi hamile olup olmladığını anlamak için ablasını kontrol ediyor. Arka planda sandalyede oturan kadın ise hemşire. Kadınların etrafını çevreleyen kırmızı perdeler kan dökülmesini sembolize ediyor. Küvet ise başka bir ilginç ayrıntı. O devirde şeytanın cadıları küvette baştan çıkardığına inanılırmış. Resmi kim yapmış demeyin çünkü o zamanki kilise baskısından çekinen ressam imza atmaktan kaçınmış.

Dolayısıyla bütün gün bu resimleri görüp de merakta kalınca böyle bir resim çektirmek kaçınılmaz oldu :)

Bence resim süper, hikaye çok ilginç ve ben Londra'ya gideyim lütfeeen :) Bir masal anlattım varsayın. Bir masala bir oy..:)