Sunday, April 28, 2013

Beşiktaş Pazarı: Şerbet'in Pazar Sevdası

Etrafımda 15-TL'ye aldığım elbiseye söven veya 5-TL'ye aldığım tişoya gıcık olan bir arkadaş kitlesi oluştu. Yakında bir nefret suçu kurbanı olabilirim. Köşe bucak girip hallaç pamuğu gibi sallıyorum her pazarı. Ayvalık dönüşü Evin Ana ekmeği diye yörenin ünlü bir ekmeğini almak için Burhaniye'ye girdiğimizde dahi -Aaa semt pazarı kurulmuş diye hemen alışveriş moduna giriverdim. Bende bu işler 2 saniyeye bakar :) Dolayısıyla her hafta kurulan pazarlar benim için vazgeçilmezdir. Orjinal ve ilginç şeyleri çoook ucuza bulabileceğiniz gezici sirklerdir buralar. Kendimi kaybedercesine dolaşırım. Sistematik olarak tezgahları tavaf ederim. Hiç acele etmem. O penyenin S'sini bulmak için tezgahlara dalıp çıkarım. (Kas yaptım yığınları devr-i daim etmekten, kas!) Beğendiğim bir şey haftaya gelirse diye pazaracının gerekirse telefon numarasını alırım. Affetmem!

Üniversitede okurken en sevdiğim yer Kadıköy-Salı Pazarı iken, taşındığından beri Beşiktaş Pazarı'na dadandım. Ayda bir uğrayıp dolanıyorum. Bir gördüğümü bir daha bulamayacak olmanın verdiği bir dinamiklik var ya buralarda. İşte onu seviyorum.

Bu hafta Beşiktaş Pazarı'na uğradım yine. Bir sürü ciciler buldum. Onların resimlerini bir sonraki posta anca düzenlerim. Şimdilik bir iki nefeslik izlenimleri yazayım dedim.

Fosforlu ve iri plastik taşlı takılardan sürüsüyle bulabilirsiniz. Kocaman taşlar bana nedense çok cazip geliyor. Bugüne kadar bu tür renkli bir kolye takmışlığım yok. Limon sarısı bir kazağın üstünde parlament mavi güzel olabilir. (Araba almadan lastik almaya benzedi bu da. Önce kolyeyi al sonra ona uyan bir kazak bul!) (20-30-TL)

Spor sezonu baharın gelmesiyle tavan yaptı. Atletler, fitness taytları patladı haliyle. Milli takımdaymışım gibi her gittiğimde bir spor giyim malzemesi alıyorum.
(10-TL)
Vintage desenli t-shirtler ve baskılı yastıklar.. (10-15-TL)

Artık 3 adım kuralım var. Birşeyi görüp beğendiğimde ilk iş soruyorum kendime -Buna gerçekten ihtiyacım var mı? İkinci adım - Bu paraya değer mi? Üçüncüsü ve en zoru ise ilk iki sorunun cevabı 'hayır' ise olay yerinden uzaklaşmak.

En sonunda kendimi ödüllendirip Beşiktaş Pazarı'nın karşındaki Cakehouse'da fesleğen soslu bir tost söylüyorum. (Tatlılara plastikten yapılmış-yenilmez/süs- muamelesi yapıyorum çünkü yememem lazım!) Görev tamam!

0 comments:

Post a Comment