This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Friday, October 29, 2010

Blog Ödülü Almışım Yahu!


Nyuu kimdir bilir misiniz? Kendi deyimiyle kedidir, kedi...:) Aynı zamanda benim hiç tanışmadığım, hiç sesini duymadığım ama kendime yakın hissettiğim, blogerlık macerasına aynı zamanlarda başladığım arkadaşımdır. Bana bu ödülü vermiş. Teşekkürler canımcım.

Ben çok şeyim ama daha önce hiç "lovely" olmamıştım. ^_^

Düzeltme: Sevgili Hayalcinin Günlüğü de beni ödüllemiş. Kızlar şımartıyorsunuz ama beni!

Thursday, October 28, 2010

Asla Yetmez!

Tuesday, October 26, 2010

Testere Filmi ile Ortak Bir Noktam Var Desem


Ben ilki hariç şu Testere (SAW) filimlerinden pek haz almıyorum. Bakın adamın içi dışına çıktı, korkun hadi, beni uğraştırmayın diyen yönetmenlerden bana gına geldi. Hostel filmini izleyen varsa ne demek istediğimi anlayacaktır (O filmi unutmak için psikolog lazım). Ama hoşuma giden bir şey var ki o da filmin yapımcı şirketi Lionsgate'in Kızıl Haç örgütü yararına yaptığı kan bağışı kampanyası. 2004 yılından beri serinin her yeni filmi ile bir kampanya yapmışlar. Afişler tam fetiş işi. Nurse & Blood. Filmin hayranları bugüne kadar 40.000 ünite kan vermişler.

Kampanya sloganı da pek hoş. Give 'Til İt's Hurts yani Acıtana Kadar Verin.

Ben de geçen yaz ilk kez kan vermiştim. Herkesten kan almıyorlar. Önce tansiyon ve kan yoğunluğunuzun uygun olup olmadığında bakıyorlar. Ben kan vericem diye o kadar inat ettim ki düşük çıktığından 3 kere tansiyon aldılar benden. Vermeden gitmiyorum diye tutturdum. Hemşire -Bari birşeyler yiyin yine ölçelim demek zorunda kaldı garibim. Sonunda verdim kanı rahatladım. Bir yandan da resim çekip sağa sola canlı yayın yaptım. Birkaç hafta sonra -bağışınız kullanıldı, bir hayat kurtardınız- diye mesaj geldi. Çok güzel bir duygu. Merak etmeyin canınız hiç yanmıyor. Korkmadan uzatın kolunuzu ^_^


Anlayacağınız Saw filmi ve benim ortak bir noktamız var. Sizin de olması dileğiyle...

Monday, October 25, 2010

Halloween Partisi Kostümüm

2 Haftadır ailem şehir dışındaydı. Onların yokluğunda pek çok şeyin tadına baktım. Mesela aile saadeti eşliğinde rakı-balık sofrasında misafir aktörlük, bacardi-cola, çamaşır makinasında yumuşatıcının koyulacağı bölümü tahmin etmece oyunu... Hoşuma gitti.

Neyse Bayeye şehre dönünce açtım bilgisayarı koydum önüne. İşte ben bunu böle istiyorum, bu böyle konduralım diye uzun uzun anlattım. İkna olması çok önemli çünkü Cadılar Bayramı Partisi kostümümü kendileri dikecek. Bir yandan gösterdiklerime bakıp bir yandan da -Yavrum niye böyle değişik birşey oldun sen! diye hafif bir ağıt da yakmadan duramadı. (Otuziki diş gösteren uzun bir sırıtma hayal ediniz)

İlk başta Frankenstein'ın Gelini olacaktım, sonra Nightmare before Christmas'ın Sally'si olayım dedim. (Biraraya getirilmiş ceset parçalarına bir sempatim mi var nedir? Ups!)

Son olarak Evil Nurse olmaya karar verdim. Hem yapması kolay (evde eski bir beyaz önlük buldum) hem de aksesuar ve makyajla zenginleştirilebilir. Tek tehlikesi yeterince özgün olamama ihtimali. Onu da kıyafete kendi orjinal kişiliğimi ekleyerek kapatmayı düşünüyorum. Malum insan yılda bir de olsa kendi olmalı dimi yani :)


Nedense ben pek sevdim bu kostümü.  Yapılacaklar listesi:
-Bayeye önlüğü kesip, biçip daraltıp bana bir hemşire önlüğü dikecek
-Kep ve göz bandını yapacak
-Ben kıyafet üzerindeki kızıl haç armalarını boyayacağım
-Beyaz opak çorap veya jartiyer çorabı alınacak. Gerekirse kırmızı kurdele ile süslenecek.
-İnternetten cilt üzerinde kullanmak için yapay kan alınacak.

Yapay kan nasıl yapılırmış bir araştırdım (Gerçekçi görünsün istiyorum) Pek zor değilmiş aslında. Gıda boyası, şeker şurubu, eczanelerde bulbileceğiniz bazı şurup ilaçlar iş görüyormuş. Kırmızı gıda boyası ile kıyafeti boyayacağım.

Belki yüz ve vücut için de dikiş şeklinde makyaj yaparım. Zombi Nurse olurum yani:)

Aksesuarlara da birşeyler düşünüyorum ama o kadarı süpriz olsun.
Eee ne düşünüyorsunuz?

Şirret Kış Olimpiyatları Başlasın

Evettttt. Pazartesi gününe güzel bir başlangıç yapalım. Akşam uykuya dalmadan önce bu kış beni en çok heyecanlandıran eventleri kafamda şöyle bir sıraladım. Sırasıyla kış programımı açıklamaktan gurur duyarım !

Listemizin ilk sırasında Çılgın Yuki'nin Annesi Hesionka'nın Cadılar Bayramı Partisi yer alıyor. Yapay kan ve anti-süper kahramanlarla dolu bir gün beklentisiyle kıvranıyorum. Yep!


2. sırada Aralık ortasından itibaren Mart'a kadar sürecek bir snowboard aktivitesi var. Bu konudan ayrıca uzun uzun bahsetmek niyetindeyim. Son yılların en sıkı kışı için tek bir lafım var.  Bring it on babe !

3. Eventimiz 2011 Fashion Week. Yazın şık olmak kolaydı ama bakalım kış için kimler neler yapacak..Yeni kolleksiyonlar, yeni sokak modası fotoğrafları, partiler vs vs.


Son olarak kış ayının sonlarını PARİS'de, damarımdaki kanımdan farkı olmayan arkadaşım Oikuu ile ara sokaklarda vintage peşinde kaybolurken noktalayacağım .

Bu arada fırına verilecek yeni broşlar ve giveawaylar de yolda... Fazla uzaklaşmayın :)

Sunday, October 24, 2010

Scary Cupcakes Vol.2.





Saturday, October 23, 2010

Paris... Umarım Benim İçin Hazırsındır

Bu sabah gözümü açar açmaz Paris'e uçak bileti aldım desem. Çok da iyi yaptım.Yakın arkadaşım Oikuu'yu da yatağında uyku mahmuruyken savunmasız yakaladım ve seni Paris'e götürüyorum aaa hayır itiraz kabul etmiyorum diyerek telefonda taciz ettim. Kaç kişi sabah sizi uyandırıp yürü seni Paris'e götürüyorum derki bu hayatta? Kaç kişi bu kadar mükemmel bir arkadaşa sahip olacak kadar şanslı olabilir? O_o
Pegasus kampanya yapmış. Normalde 500-TL'ye alınacak gidiş dönüş biletini 160-TL'ye aldık. Biraz sabretmemiz gerekcek. Lakin uçuşa daha 4 ay falan var! O zamana kadar çatlarsam bilet yanacak ^O^
 

Gerçek Bir Düşes Görmeyeli Ne Kadar Oldu?


Cidden varmış bu insanlar. Dükler, Markizler, Baronesler ve Düşesler. Mesela Windsor Düşesi Wallis Simpson. İlginç bir hikayesi  var bu kadının. 2. evliliği esnasında playboy lakaplı İngiliz tahtının varisi Prens Edward ile tanışmış ve Prensi kendisine aşık etmiş. Öyleki Wallis, Prens için bir saplantı haline gelmiş. Mücevherler, elbiseler, lüks gemi seyehatleri... Wallis evli olmasına rağmen 2 yıl beraber yaşamışlar. Sonra işler daha da büyümüş. Prens Wallis ile evlenebilmek için tahttan feragat etmiş ve evlenmişler. Böylece Wallis, Windsor Düşesi olmuş. Stiliyle anılan bu kadın (bence gayet hoş seçimler) Paris'de Cartier ve Chanel'e yaptığı ziyaretleriyle tanınıyormuş. İlginç biri olmalı. Bir ingiliz çayı içmek isterdim kendisiyle. Bugünlerde iyi bir bahçıvan bulmanın ne kadar zor olduğundan ya da av sezonundaki konuk listesinden falan konuşurduk. Bildiğiniz kız muhabbeti işte :P

Wednesday, October 20, 2010

Darwin Seni Tekrar Ne Zaman Görebilirim?

       

Yine sabah, yine işe gidiyorum. Ne göreyim... 1.katın parmaklıklarından kafasını uzatmış bir pupy. Hem de sezonun en favori renklerinde (tamam tamam bu fazla Cruela oldu). Bakakaldım kendisine. Beni görünce deli gibi kuruğunu sallamaya başladı. Ben elimi uzatınca o da kafasını bana doğru uzatmak için bir telaşa girdi. Parmaklıklara takıldı. O'nu bıraksalar atlayıp kucağıma gelecek beni bıraksalar işi bırakıp onunla oynayacağım. Adı Darwin. Birbirimizi tanımıyoruz ama görür görmez benim içimden bir şevkat ve neşe dalgası yükseldi. Bu nasıl birşey? Yani 2 canlı bu kadar farklıyken nasıl olup birbirine bu kadar yönelebiliyor? Tuhaf şey şu sevgi dedikleri..

Wicked Hediyem Geldi, Elma Şekerine Dönüşüm Tamamlandı


Bana hayatta şanslı olabileceğimi hatırlatan son mucizemi hatırladınız mı? I am The Lizard Queen blogunun sahibesi sevgili Gizem'in çekilişinde Wicked'dan (bilmeyen kalmamıştır artık İpek'in muhteşem markası) cupcake bir kolye kazanmıştım.

Genelde haftanın bazı günlerinde işe giderken içimdeki kapıyı açık bırakırım. O kapıdan artık o günkü ruh halim neyse bir şeyler dışarı süzülür, bazen sızar, bazen fırlar. Kıyafetimi, hareketlerimi, tavrımı, seçtiğim kelimeleri o şekillendirir. Bazen küçük bir kız çocuğu olurum bazen çizgi film kahramanı. Bazen maskülen bir cadı ya da vamp bir gossip kızı. Bazen de içimden hiçbirşey gelmez. Renksiz, tatsız tuzsuz birşeyler giyer evden öylesine çıkarım. Bugün de öyle bir gün olarak başlamıştı. Hatta sabah sabah -hayırdır bugün normal giyinmişsin lafını bile duydum:) Ta ki ben cupcake kolyemi takana kadar!

Bir kolye bu kadar mı dikkat çeker, sempatik bulunur... Takar takmaz puf diye bir toz bulutu patladı ve ben bir elma şekerine dönüştüm adeta. ^_^ Şirin, tasasız ve iştah açıcı... Hafif etkili antidepresan olarak kullanılmasını öneriyorum. Bende işe yaradı.




Friday, October 15, 2010

Ve Vampirler Öpüşmeyi Öğrendi...


Ben ortaokuldayken babamla bir rutinimiz vardı. Babam kitap kurdu kızını alır kitapçıya götürür O'na bir iki kitap alırdı. O küçük kız doğruca fantastik-korku yazan bölüme gider gözlüklerinin üzerinden tüm rafları içer, yeni kitapları koklar, arka sayfalarını okurdu. Sonra sanki evlatlık çocuk alıyormuş gibi içlerinden bir ikisini güçlükle seçer, geride bıraktıkları için savaş alanında geride kalan askerlermiş gibi hüzünlenirdi (Hani helikoptere yetişemeyenler olur ya.. Ahhh Chuck Norris'i andım bir an :p)

İlk okuduğum vampir kitabı Küçük Vampir serisiydi. Tek çocuk Anton günün birinde kendi yaşlarında Rüdiger ile tanışıp tuhaf bir arkadaş ediniyor. Rüdiger bir vampir. Mezarlık bekçisinden kaçıp sürekli ileride nasıl esaslı bir vampir olacağının derdinde. Kızkardeşi Anna ise kan içmeyi reddediyor. Dediğine göre vejeteryan. Sadece süt içiyor. Anton'a da epey bi aşık.



Bu serinin bir sürü de kitabı vardı. Küçük Vampir Tatilde, yok Çiftlikte, Yolculukta.. Bizim Ayşegül hesabı...Yıllar sonra başka başka kitaplar okumaya başladım. Kitaplardaki vampirler giderek daha vahşi, tehlikeli ve seksi olmaya başladı.  Süt dişli çocuk vampir dönemini kapattım artık. Zaman güçlü ve kana susamış, cinselliğinden korkmayan dişi vampirlerin devri... Masumiyet bardaktan akıp giderken yerini kan kırmızı bir içkinin aldığı devir.


Buradan nereye mi çıkıyoruz? True Blood'ın yeni kitabının çıktığını duyunca aklıma takıldı acaba orjinal kapakları nasıldı diye? Burdaki yazımdan biliyorsunuz kapak olayına takmış durumdayım. Charlaine Harris'in kitap kapaklarını görünce bir yanlışlık var sandım önce. Bu benim bildiğim vahşi ve tutkulu True Blood değil.  Gören de Sookie'yi  midillisine havuç yediren 14 yaşında kızcağız zanneder. Rafta görsem kesin çocuk kitabı derim. Çok şirin aslında. Bana ilk vampirimi hatırlatması bu yüzden. ^_^


Son kitap kapağımız fena değil. Hatta iyi resmen!


Ben kitaplarını diziden daha çok seviyorum. Reyting kaygısı ile karman çorman etmişler hikayeyi.


Gidip bol sütlü bir kahve alayım bari... Brh+ olsun...