Ben ortaokuldayken babamla bir rutinimiz vardı. Babam kitap kurdu kızını alır kitapçıya götürür O'na bir iki kitap alırdı. O küçük kız doğruca fantastik-korku yazan bölüme gider gözlüklerinin üzerinden tüm rafları içer, yeni kitapları koklar, arka sayfalarını okurdu. Sonra sanki evlatlık çocuk alıyormuş gibi içlerinden bir ikisini güçlükle seçer, geride bıraktıkları için savaş alanında geride kalan askerlermiş gibi hüzünlenirdi (Hani helikoptere yetişemeyenler olur ya.. Ahhh Chuck Norris'i andım bir an :p)
İlk okuduğum vampir kitabı Küçük Vampir serisiydi. Tek çocuk Anton günün birinde kendi yaşlarında Rüdiger ile tanışıp tuhaf bir arkadaş ediniyor. Rüdiger bir vampir. Mezarlık bekçisinden kaçıp sürekli ileride nasıl esaslı bir vampir olacağının derdinde. Kızkardeşi Anna ise kan içmeyi reddediyor. Dediğine göre vejeteryan. Sadece süt içiyor. Anton'a da epey bi aşık.
Bu serinin bir sürü de kitabı vardı. Küçük Vampir Tatilde, yok Çiftlikte, Yolculukta.. Bizim Ayşegül hesabı...Yıllar sonra başka başka kitaplar okumaya başladım. Kitaplardaki vampirler giderek daha vahşi, tehlikeli ve seksi olmaya başladı. Süt dişli çocuk vampir dönemini kapattım artık. Zaman güçlü ve kana susamış, cinselliğinden korkmayan dişi vampirlerin devri... Masumiyet bardaktan akıp giderken yerini kan kırmızı bir içkinin aldığı devir.
Buradan nereye mi çıkıyoruz? True Blood'ın yeni kitabının çıktığını duyunca aklıma takıldı acaba orjinal kapakları nasıldı diye? Burdaki yazımdan biliyorsunuz kapak olayına takmış durumdayım. Charlaine Harris'in kitap kapaklarını görünce bir yanlışlık var sandım önce. Bu benim bildiğim vahşi ve tutkulu True Blood değil. Gören de Sookie'yi midillisine havuç yediren 14 yaşında kızcağız zanneder. Rafta görsem kesin çocuk kitabı derim. Çok şirin aslında. Bana ilk vampirimi hatırlatması bu yüzden. ^_^
Gidip bol sütlü bir kahve alayım bari... Brh+ olsun...
0 comments:
Post a Comment