
Üşendiğim işlerin başını sağa sola dağılmış oyuncakları sepete toplamak gelirdi. Sıkıla somurta toplarken işi daha eğlenceli kılmak için kendimce bir oyun icat etmiştim. O zaman deli gibi VHS videoda izlediğimiz Chuck Norris'in Delta Force diye bir filmi vardı. Chuck Amca hep esir düşmüş askerleri abuk subuk ülkelerin hapishanelerinden kurtarır, bu sırada bir sürü ass kickler, ama terzi kendi söküğünü dikemez misali, uçağa veya helikoptere hep son anda, tekerlerin pistten havalandığı son saniyede yetişirdi. Ben boğazım kurumuş bir şekilde hadihadihadihadi diye diye streslere batıp çıkar, başardığında ise derin bir ohh çekerdim... Bu senaryoyu oyucak sepetine uyarladığımda etrafa dağılmış ouyuncaklar esir düşmüş askerler, oyuncak sepeti askeri uçak, ben de Chuck Norris olurdum :p (Tuhaf çocuktum ben)
Oyun dediğin şey eğlenceli olur ama zamanla baktım ki ben odanın içinde dört dönüyorum. Sürekli zamanla yarışıyorum. Hep geride birilerini unutuyorum! O yaştaki çocuk stres yönetimi nedir nereden bilsin... O rüzgarı arkama aldığımdan beri iflah olmadım zaten. Bugün bile bir yere gecikemem, gecikene kaş kaldırırım, gecikme durumlarında başıma ağrılar girer. Uzatmaların oynandığı basketbol maçlarında koltuğun en tepesine tünerim...
Bu hikayenin özü şu: Bayeye biraz annedir bolca da Chuck Norristir. Plastik oyuncaklar yatağın altında unutulunca bunalıma girmezler. Çocuklar 2. dilim çikolatalı kek için kol bacak kırmaya başlamadan önce porsiyonlar zenginleştirilmelidir !
Ve bu kız artık tatile gitmelidir. Yoksa içindeki Chuck Norris kendini Chucky zannetmeye başlayabilir ! (^.^)/
0 comments:
Post a Comment