This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Wednesday, February 29, 2012

Uyumuyorum..Uyuyamıyorum..


Büyük ihtimalle stresten. İşten eve dönünce vücudum hemen uyumanın vakit kaybı olacağı konusunda bir noktada ikna olmuş galiba. Mereti kapatamıyorum! 45 dk plates yaptım.. Sarı kantaron çayı içtim.. Duş aldım.. Meyve yedim.. Yok.. Uyumuyor beden. Sanki o uyuyunca ben ohhh be diyip bir parti için arka kapında sessizce sıvışıcam. Saçmalama demek istiyorum.  Saat oldu 00:49, kendine gel demek istiyorum.

Cnbc-e'de Marilyn Monroe'nun hayatını anlatan bir film vardı. Dur şu kadının kendisini göreyim dedim. Youtube'u açtım. Ne güzel bir sesi ne kör bir talihi varmış Norma Jean'in. Moralim bozuldu kapattım.

Ondan önce Kuzey Güney'i izledim. Arabayla Güney'in üzerinden birkaç kez geçesim geldi. Benim de kardeşim var. O'nun için hapse girer miydim, O benim için yapar mıydı diye düşündüm. Ne zor soru! (Olsun ben yine de Güney'i arabayla ezmek istiyorum)

Şu an bu resimde anlık, birebir temsilimi görmektesiniz. Fazla uykusu olan varsa, hani ihtiyacı olmayan, ne biliyim sınavı olan vardır, ocakta yemeği, makinede çamaşırı, yoldan gelecek misafiri olan vardır falan.. Bana gönderebilir...

Monday, February 27, 2012

Marie Antoinette Broş


İşte size bir dilim pasta için giyotini bile göze alacak bir sarışın ! Marie Antoinette belki de o ünlü cümleyi -Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler !-  sadece ayın o malum! gününde olduğu için söylemiştir. Belki canı sadece tatlı çekmiştir. Ağzından masumca kaçıvermiştir..:)

Marie Antoinette Broş
El yapımı. Çıkmayan kumaş boyasıyla hazırlanmıştır.
Fiyatı: 20-TL

Ayrıntılar için sirret.serbet@gmail.com

Sunday, February 26, 2012

PMS (Adet Öncesi) Sendromu


Düşününki ayda bir beyninizin kimyası değişiyor. Vücudunuz küçük çocukların sıcak yaz günlerinde çatılardan fırlatmayı sevdikleri su dolu balonlar gibi şiş. Mutlu mesut bir cupcake iken bir anda kafanızın içinde bir seri katil beliriveriyor. Sürekli sizinle konuşuyor.
-Ye bunu. Bunu da ye. Karnın açıktı. Ayy çok şişkosun.. Ay kimseler seni sevmiyor. Zamanın azaldı! Çok yalnızsın. Herşey ne kadar anlamsız dimi. Hani sevgilin geçen ay XX demişti ya.. Bunu kesin senden nefret ettiği için söyledi.. Makyaj yapsan da bir fark yok zaten! Eskimiş pijamalarında yat da popon daha hızlı büyüsün!-
gibi yaratıcı şeyler söylüyor. Yarattığı illüzyon o kadar gerçek ki -kapa çeneni- diyecek gücü kendinizde bulamıyorsunuz. Süründüren karın ağrılarını da unutmayalım.
Yapılan araştırmalara göre hapse giren kadınların pek çoğu adet dönemlerinde işledikleri suçlar için mahkum olmuşlar. İşin kötü yanı aile içinde, ofiste bunu konuşamıyor olmak. Ayıp çünkü. Arkadaşım hormon bu! Bana sorsana bir, acaba bir kavanoz dolusu kurabiyeyi üç hamlede yiyip abuk sabuk Kore Dramaları'na bağıra bağıra ağlamayı istiyor muyum diye! (Ya da Doctor Who'da Doktor ve Amy, Vincent Van Gogh'a zamanda yolculuk yaptırıp, D'orsay Müzesinde, ileride aslında nasıl ünlü bir ressam olacağını gösterdiklerinde)

Böyle zamanlarda bir ağrı kesici, sıcak çukulata, ılık duş, anlayışlı bir arkadaş/sevgili ve ağlayıp içinizi ferahlatabileceğiniz bir dizi varsa ne güzel. Bir sonraki karşılaşmaya kadar taraflar köşelerine çekilebilir ! 

Hunger Games'in Filmi için Geri Sayım


İyi bir kitabı filme çekmek herhalde bir yönetmenin karşılaşabileceği en büyük mücadelelerden biridir. En zevklilerinden biri... Kitap severler için güzel bir kitap, hayallerinde yaşayan bir sevgili gibidir. Mükemmeldir. Doğru zamanda doğru jestleri yapar. Sizindir. Size göre eğilip bükülür. Zihninizin elastik koridorlarında sadece sizi mutlu etmek için yaşar. Ve tabi umut verir. Günün birinde hayal olmanın ötesine geçip gerçek hayatta karşınıza çıkabileceği umudunu...

Kitap filme dönüştüğünde ise hayalinizdeki sevgilinin sesi, köşeleri, kıvrımları değişiverir. Umut ortadan kalkar. Ben buyum, sev ya da sevme keyfin bilir der. Siz de bu gerçekliği kabul etmeyen hayalgücünüze başka kaynaklar aramaya devam edersiniz.

Hunger Games (Açlık Oyunları) yüreklere dokunan mücadelesiyle, kayıplarıyla ve adalet duygusuyla son yıllarda okuduğum en sevilesi kitaplardan biri. 23 Mart'dan itibaren filmini de izleyebileceğiz. Oyuncu seçimleri özellikle, alkolik eski şampiyon, sevsek mi kızsak mı bilemediğimiz -Haymitch (Woody Harrelson) ve cesur ve yetenekli Cinna (Lenny Kravitz) için çok yerinde olmuş. Geri kalanını da filmi izlerken değerlendirmek üzere şimdilik bekletelim:)

Friday, February 24, 2012

Böyle Radyatör'e Can Kurban


 Soğuk kış günlerinde gözümüzü de gönlümüzü de ısıtacak radyatörler. Mis gibi.. Bulutlu olana bayıldım !

Bu hoş şeyler de duvar rafı oluyor efenim...
Maria Yasko isimli Rus tasarımcının cicileri..

Thursday, February 23, 2012

DIY - Eski Dolap Kaplama


Yeni evime-herşeyiyle bana ait ilk yuvama- heyelan hızında taşınmam ardından mobilyalar bir yavru kedi, ben bir Elmayra havasında aksiyon almaya başladım. Sprey boyayla vintage bir aynayı beyaza boyadıktan sonra yanındaki dolaba gözümü diktim. Boyasam mı diye düşünürken Pelinizi sağolsun -kızıım sen bunu kapla süpır olur diyince kaplayıverdim gitti. Sonuç süper oldu. Hepinize şiddetle tavsiye ediyorum. Hem az maliyetli hem de kolay.
Malzemeler
Yapı Marketlerden veya pazarlardan kolayca satın alabileceğiniz (rulosu 12-TL civarında) yapışkanlı kaplama kağıtları. Ben ahşap görünümü olan mat beyaz tercih ettim. Çekmece içinse çiçek deseni buldum.

Kapı kollarını değiştirmek isterseniz Zara Home'da 9-19-TL fiyat aralığında pek çok çeşit bulursunuz. Bir diğer adres Chakra. Aynı fiyat fakat çeşit çok az.
Mobilya'daki kulp vs vidalı aparatları sökebilmeniz için tornavida veya vız vızlı alet (neydi bunun ismi:P)
Köşelerdeki fazlalıkları kesmek için maket bıçağı vs..
Tercihen  metal renkli büyük düğmeler.(Ben salı pazarında vidalı apolet yıldızları bulmuştum. Onları kullandım:)
NASIL YAPIYORUZ ?
1.ADIM: Mobilyanızdaki kulpları çıkartın. Üzerinde sticker vs varsa onlardan da kurtulun.

2.ADIM: Ruloyu yapışkanlı kağıdından ayırarak yukarıdan aşağı istikamette mobilyanıza yapıştırmaya başlayın. Yapışkanlı uçlar tam da kapağın başladığı noktaya gelmeli. Parça parça yapın. Tüm parçayı tek seferde yapışkanından ayırmayın. 1 karış uzunluk yeterli olacaktır. Eliniz genişliğinde bir parçayı yapıştırdıktan sonra hava kabarcığı kalmaması için bastırarak üzerinden geçin. Bu esnada rulonun geri kalanı henüz kağıdından ayrılmamış ve makara şeklinde aşağıya sarkıyor olacak. Pürüzsüz yapıştıysa ruloyu tutup aşağı çekerek yapıştırmaya ve hava kabarcıklarından kurtulmaya devam edin. (Kabarcık olursa üzülmeyin. Bir toplu iğneyle patlatıp, sil baştan sökmeden düzeltebilirsiniz)

3.ADIM: Yüzeyi kapladıktan sonra menteşe yerlerine gelen fazla kağıdı kesip alıyoruz. Artan kısımları içeri doğru yapıştırabilir veya dışarıdan görünmeyecek şekilde kesebilirsiniz. Ben iç kısıma doğru yapıştırdım.

4.ADIM: Sıra geldi yeni dolap kulplarını takmaya. Benim dolabımda iki tane vida deliği vardı. Elimdeki kulp için tek bir delik yeterli olduğundan önce dolabın iç kısmından yeni kulbu takar gibi yapıp deliğin yerini belirginleştirdim. Kağıdı delmemeye özen gösterdim. Sonra ön taraftan kulbu takıp sıkıştırdım.


5.ADIM: Boş kalan diğer vida deliğini de metal apolet yıldızlarıyla süsledim. Çok güzel oldu. İsterseniz büyük düğmeler de kullanabilirsiniz.

6.ADIM: Çekmeceleri de tamamen çıkartıp kaplıyoruz. Ben canım sıkıldıkça artan çiçekli rulodan ufak bir parçayı kafama göre kesip dolap kapaklarına sözde menteşe yaptım. 1'i gitti daha 7 tane daha lazım.


Ve işte dolabımız bitti... Günümüzü aydınlatmaya yeter.

Sunday, February 19, 2012

P.tesi Sendromu'nu yiyen Mikrop Bulundu!


Ekrana yaklaşın... Kokunuzu severse P.tesi Sendromu'nuzu kemirip sizi bu dertten kurtaracak Mr.Mikrop ile tanışın :) Bir noktada sevimli dimi. Al canım..Tüm P.tesilerim senin olsun. Cumalar'ıma dokunma ama!

Saturday, February 18, 2012

I simply get it :)



















Melaba..Ben bir efsaneyim ve benim hakkında t-shirtler yapıyorlar. Ben de giyiyorum. Çok eğlenceli :)
Elbette Han Solo Magneto'yu döver..Indie ise Gandalf'ı büyük ihtimalle kazara! bir kuyuya düşürüverir. :)

Wednesday, February 15, 2012

Reality Biteszzz !

Kar yağınca gerçekliğin çizgileri biraz silikleşiyor. Sınırlar şeffaf, hayalgücü daha cesur oluyor. Dolayısıyla ruhum da zihnim de onları beslemem için bana daha az baskı yapar, vücut denen bu kabuktan fıymak için daha az fırsat kollar oluyor ! (Bu cümleyi anlayana keçeden yıldız yapıcam :) 

Oysa ki ben büyük bir kazağın Tim Burtonvari çizgilerini gururla taşımak istiyorum gün ortasında..

Sihir görmek istiyorum..

 Yıllarca saklayacağım, içimden çıkarıp izleyip tekrar rafına kaldıracağım kıymetli anılar istiyorum.

Devasa kitaplar tarafından kuşatılmak..Uysalca teslim olmak istiyorum.

EDİT** Bu postu attıktan sonra gözüm gazetede günlük burcuma ilişti. Yuh artık dedim :)

Monday, February 13, 2012

Dikkat Kırmızı Çıkabilir ! Sevgililer Günü Otobüsü Sizi Ezmesin !


Aman elinizi çabuk tutun. Şu an itibariyle harika bir sevgili olduğunuzu/olacağınızı tüm dünyanın gözüne sokmak için sadece 1 gününüz var. O gün bugündür !...

Ama....
Ama kalp bu yahu. Kalp dediğin soğuk kış gününde sokakta kalmış yavru kedidir bazen. Üzerine tırmanacağı, sokulup sevileceği, başının okşanıp korunacağı bir kucak bulunca çok sevinir. O kadar sevinir ki klişelere bulanıp kıpkırmızı bir gün geçirmekten hiç gocunmaz.
Yeri gelir bir ayı için peluş bir ayı aldırır insana, yeri gelir bir cadı için pahalı pırlantalar.

Bazen de umut ettirir insana. Herşeyin daha iyi olacağını, herşeye sil baştan başlayabileceğini düşündürür. Sevgililer gününde herkes bir Romeo herkes bir Jülyet'dir. Senaryolar başarıyla ezberlenir. Hiçbir replik şaşmaz.

Beklenti/Gerçeklik
Sevgililer gününün sevdiğim yanı herkese birer kalbi olduğunu hatırlatması. Daha da güzeli başkalarına da sizin bir kalbiniz olduğunu hatırlatması. Hoş artık bilgisayar ekranında pop up olmayan hatırlatmalar insanları pek bağlamıyor. Hal böyleyken sizi kırmızılara sarıp sarmalamak isteyen birileri varsa hayatınızda bırakın kendinizi. Ne zararı olur ki...

Upsi Dupsi !

  1. Esmer tene yağ yeşilimi yoksa kan kırmızısı mı daha çok yakışır?
  2. Salatanın yanında yediğim 1 dilim kepek ekmeği bana yol, su, elektrik olarak döner mi?
  3. Sağ omuz için fizik tedaviye gitmem lazım. Acaba özel sigortadan ödeyip az sıra mı bekliyim (ve kendimi yolunmuş kaz gibi hissedeyim) ya da vatandaş Ş&Ş olup, SSK'nın benim varlığımı farketmesini bekliyim?
  4. Eve gidip HomeTv Plates saatine yetişeyim mi? (20:00'de)
  5. Tatlı birşey yemeli ama ne?
  6. Fırsat sitelerinden yurtdışı tatili alınır mı? Alıyım mı? Alıyım..
  7. Underworld'ü sinemada izliyim, dvd'sini beklemiyim..Dimi..
  8. Giveaway broşunu hemen bu akşam yapmaya başlıyım. Ama önce yeni broş görsellerinin printini alayım.
  9. Laptobun şarjı koptu, kardeşe not...
  10. Topuklu ayakkabılar arabanın paspasını deldi. Gören ayakucumda kedi besliyorum sanır. Parça pincik oldu meret. Yenisini alayım..
Her küçük hayatın büyük sorunları olur ya. Bunlar da son 5 dk içinde benim zihnime yapışanlar. Hem belki ben böyle olsun istemiyorumdur. Ben belki büyük sorunların kabuslarına giren, harika, küçük ve mükemmel kız olmak istiyorumdur...:)

Sunday, February 12, 2012

Giveaway Sahibini Buldu

2 yıllık blog maceramın ardından ilk giveaway'imi de başarıyla tamamlamak üzereyim. Gönderdiğiniz yorumlar için çoook çok teşekkürler. Soğuk kış gününde içim ısındı sayenizde:) Cep telefonumdan okul kaydımı son dakika yapabildiğim haftasonunda random.org üzerinden çekilişi de az önce yapabildim. Kazanan Jazzlem oldu :)

Hangi broşu istediğine karar verince sıcak sıcak fırından yeni çıkmış bir bebeği hafta içi kendisine teslim edeceğim. 
Hepiciğinizi öptüm:) (2 yıldır buraya yazarım.İlk defa öpücük atıyorum. Vayyy bana :)

Tuesday, February 7, 2012

Göz Açma Zamanı


Ben aslında hiç kendini beğenmiş bir insan değildim. Uzun yıllar boyunca burnumdaki kemiğe takmış, yok gözlüktü, yok profil vermeme taklalarıydı derken kronik kompleksler edinmiştim. Mesela çok beyazdım. (Hala beyazım) Lise döneminde kendimi vampir kitaplarına vurmuş, Dean R. Koontz'un bir kitabından okuduğum cümleyi kendime özet seçmiştim. Kitapta talihsiz bir adam karla kaplı bir gecede ormanda küçük bir kız çocuğu ile karşılaşıyordu. Kıza, üşümüyor musun, ailen nerede diye sorduğunda bir anda halin vehametini! kavrayıp durumu şu iki cümleyle özetliyordu. - "Adamslar'ın kızı sekiz yaşındaydı ve sonsuz geceler boyunca hep sekiz yaşında kalacaktı. Küçük kızın teni bir ilk çağ mezarının üzerindeki toz kadar beyazdı..."

Uzun yıllar boyunca yaz aylarında dahi çorapsız gezemedim. Çünkü ayaklarım çok büyük gözükürdü gözüme. Üstelik çorapların beyaz olması şarttı. Siyah çorap kabustu benim için! Çorapla sandalet giyilemediğinden uzun süre parmacıklar güneş yüzü zor gördü..

Zıplaya zıplaya yürürüm. Bıdı bıdı çok konuşurum.

Ha bir de adına hayalgücü denilen ve zamana zaman vurup kaçıp beni yoklamayı seven bir rahatsızlıktan muzdaribim :)

Gelelim bugüne. Burun bir estetik operasyon ile uçuruldu. Bozuk gözler çizdirildi.. Değiştirebildiğim şeyleri değiştirdim. Olduğum gibi kendimi sevemediysem, seveceğim şekilde kalıbı değiştirdim:)

Ayacıklarım 38 numara. Ve topuklu ayakkabılarla onları sürekli şımartıyorum. Ve evet hala zıplıya zıplaya yürüyorum ( Hatta bu sabah komşum işe giderken kapıyı açıp -"biraz sessiz inermisiniz" dedi.. Peki dedim :)

Hala beyazım. Ama bu güzel birşey olmaya başladı. Yurdumun %50'si kumral geri kalan % 40'ı esmerken varsın ben beyaz olayım..(Hem belki Anita Blake'in kuğu insanlarından birisiyimdir :))

Hayalgücüme uçak bileti muamelesi yapabiliyorum. Hala bıdı bıdı çok konuşuyorum. Söyleyecek şeyi olmayan bir insan olmaktansa bunu tercih ediyorum..

Şanslı biriyim. Tek sorunum ara sıra bunu unutuyorum. Haftasonu Yaratıcı Tasarımlar'ın Peloş'u yeni aldığı oyuncağıyla resimlerimi çekti. (Sabahın köründe hadi hadi diye çektirdim desem daha doğru) Sonuç: göz rengime aşığım...

Bu kafa bende lisede olsaydı şimdi ne alemlerde olurdum merak ediyorum.. En acımasız körlük insanın kendine karşı yaşadığı olmalı... Çok gereksiz , çok saçma ...

Böyle yazınca kendimi yılbaşı ağacı gibi hissettim... Neyse siz benm ne demek istediğimi anlamışsınızdır :)