Dün acayip koşturmacalı bir gündü. Şu sıralar yeniden döndüğüm tivitır aleminde harikalar yaratıyorum. Dolayısıyla elinde galaxy, kuyruğunu kovalayan kedi gibi İstanbul'u talan ettim. Great Masters'ı gezip, Terkos'a yanlışlıkla! giriverdim... Çukurcuma'nın yokuşlarında eskicilere baktım kedi kedi. Daldan dala zıpladım durdum. Freestyle fotoğraflarla anılarımdan bir parça almaz mısınız? :)
Ne desem ki. Great Masters biraz hayal kırıklığı oldu bende. Aynalı oda haricinde (Her duvarı ayna kaplı sekizgen bir küçük oda) vayy dedirtecek pek birşey yoktu. O da, o aynalarla kendime her açıdan bakıp, kıyafet deneyebileceğim düşüncesinden filizlendi tabi. Kızsal tripler..
Çukurcuma'nın yokuşlarında o eski tel sandalyeler, seyahat dolusu bavullar, antikacılar, eskiciler...
Sonra ver elini Taksim. Midpoint'de yemek ve ardından kazara alışverişzade oluyorum. Terkos yine cennet günlerinden birini yaşatıyor ziyaretçilerine. Yukarıda gördüğünüz elbise mesela.. Görür görmez çarpıldım. Aşık oldum. O an çantayı, cüzdanı götürseler tepki bile veremezdim herhalde.. Bedeninde kararsız kalınca, satıcı arkadaş "-Ya abla herkesin aldığı bişey değil ki, kalır elbet. Olmadı değiştirirsin" dedi. Bunun türkçesi "-Ya manyaklara satıyorum ben bunu. Müşteriyi gözünden tanırım. Bu mal tam senlik. İçini ferah tut". Sonra koşa koşa Odakule'de denedim. İçine girince rahatladım.
Şansın kumaş hali. Hulk, Spider Man'i pataklamak üzere.. Durun çocuklar beni bekleyin! Patlamış mısır alıyorum!
Hehe! Miniatur heroes
Bu da Rockyci bir arkadaşa hediye. Daha sahibinin varlığından haberi yok. Söylemesem mi acaba? Sonuçta burada Rocky'den bahsediyoruz...Ben bunu bi düşüniim O_o
Asmalı'da Hulk, Spider Man'e dalarsa...(İlk esintide hemen ciciler giyilir. Esprinin hasına gülünür..)Tophane Müze-->Çukurcuma-->Taksim Midpoint-->Asmalı Otto Sofyalı-->Nevizade-->Kadıköy Karga şeklinde hareket eden bünye adeta iki başlı oldu. Biri eyleme geçerken diğeri ağzı açık diğerine bakıyor. Zaman zaman kınasa da galiba bakışlarındaki asıl baskın duygu imrenme ve özlem...
Bu postun kıssadan yaratmasını isterdiğimiz his: DaVinci Osmanlı Padişahına mektup yazıp "-Padişahım izin verin Haliç'e köprü yapayım" diyeceğine, "-Çok güzel çiziktirmelerim var. Bunları taş baskıyla kaftana basalım. Sen kesenin ağzını aç gerisi bende" deseydi kimbilir şimdi popüler kültürümüzün hali nasıl olurdu?
0 comments:
Post a Comment