Az film yazarım bilirsiniz. Ama ben tam bir sinema tutkunuyum. Gerçek hayat her zamanki performansıyla tatsızlaşmaya başladığında ben alır başımı filmlere kaçarım. Kendimi kapatır bir başka dünyanın insanı olurum. Hani insanlara sorarlar ne tür filmlerden hoşlanırsınız diye. Kimisi -ayy ben öyle fantezi, bilirkurgu sevmem, mantıklı gelmiyor bana der. Anlamıyorum ben bunu. Gerçeklik çok mu güzel? çok mu keyifli ? Hadi oradan ..
Harika filmlerin harika müzikleri olur bazen. Ya da ehh işte filmler vardır ama müzikleri sizi başka bir alemde konuk eder. Yedirir içirir günübirlik aşk yaşatır :) Ofiste, sokakta, markette, otoparkta yürürken kendinizi özel hissettirir. Şanslıyım ki öyle bir albüme denk geldim.
Tron-Legacy 80'li yıllarda çekilmiş Tron filminin devamı niteliğinde. Sanal bir alemdeki güç savaşı, kayıp babasıyla yıllar sonra karşılaşan asi genç, güzel ve özel esas kız, eğlenceli motorsiklet sahneleri. Ama herşeyden çok da müzikler.
Tron Legacy'nin müziklerinin tamamını Daft Punk isimli Fransız müzik grubu yapmış. 2 kişilik ekipten, insanlar ya nefret ediyor ya da çok seviyor. Arasına rastlamadım. Neden diye soruyorum kendime? Neden ben bu albümü dinleyince kilitleniyorum? Neden aklım kanatlanıp kanım daha bir farklı akıyor damarlarımda? Çok özel, müthiş birşey de değil oysa ki... Aşk gibi. Açıklaması yok, öncesi yok... Sadece sonuçları var :)
Merak eden olursa özellikle The Grid, The Son Of Flynn, Nocturne ve Recognizer'ı dinlemeli. Hatta dinleyip gelip benimle dedikodusunu yapmalı !
0 comments:
Post a Comment