3 hafta oldu spora başladım. Evimin hemen yanındaki yeni otelin spor salonu. 16 metre havuzu, saunası, buhar odası (ne işe yaradığını hala anlamıyorum) ve fitnessı var. İlk gün tartıldım 57.1 kiloyum. Boy 1.67 civarı. Bütün gün masa başında olan ve öcüler kovalıyormuş gibi lokmaları çiğnemeden yutan biri olduğum için bu sefer inat ettim. Spor bağımlılık yapana, -ayy bir gün gitmesem özlüyorum, artık bende bağımlılık yaptı diyene kadar kendimi şartlıyorum. Görevin adı: "Kendimi yakıp, küllerimden yeniden doğacağım". Şimdiye kadar ki gözlemlerim ve eylemlerim şunlar oldu:
- Milletçe havuz nedir kesinlikle bilmiyoruz. Bone takmadan, duş almadan kendini cumburlak havuza atan, uyardığın zaman da çirkefleşen başka bir topluluk var mı acaba? Havuz polisi gibi oldum.
- Kadın muhabbetleri beni öldürüyor. Birbirinin saçını kuruturken bangır bangır konuşan; diğerine -AYY DELİ KARIIII! NE GÜR SAÇIN VAR SENİNNNN diye çığıran hemcinslerimden tiksiniyorum adeta. Bunu yapmadan önce de birbirlerine -Aa bak Buraklar Ibiza resimlerini face'e yüklemiş falan diyorlar. Sonuç: Fazla ısı alan kafa gevşiyor ve iphone soyunma odasında unutuluyor...Alllahtan sadece havuz polisi değilim, dürüst de bir vatandaşım. Az önce çıkan cırlaklar telefon unuttu diye resepsiyona veriyorum. (Hıh!)
- Havlunu kullandıktan sonra sepete atacaksın sepete...
- Bir de kendisine 2 beden küçük gelen hawai stayla şortuyla halter kaldıran paşalar var. Sen onunla insan içine çıkıyorsun ya özgüvenin kitabını yazmalısın bu saatten sonra..
Diğer yandan iyi yönleri de var tabi. İnsanın kendisi için iyi birşey yapmasının verdiği huzura bir de vücudun spordan sonra salgıladığı mutlu hormonlar eklenince bu eziyete değiyor. Üstelik bu vesileyle alışveriş yapmam gerekti :) Geçen hafta Beşiktaş Pazarı'ndan aldığım fitness taytları ve atletleri süper çıktı mesela! 10-TL gibi bir fiyata orjinal ürünler bulabilirsiniz. Üstelik takım olarak. Terkos'a uğrayıp şöyle en bolundan, salaş tişolar bakarken bulduğum Inspector Gadget tişoma da bayıldım. XL olmasına rağmen kendisiyle aşk yaşıyorum ( aAA bunu bana mı aldın diyen ve bu esnada yüzünde güller açan sevgiliye hayır diyemedim tabi. Biraz giyip kendisine aktaracağım:)
Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim kurtadama dönüştüğüm ayın dolunay zamanı yaklaştığından (malum PMS dönemi) acayip dokunaklı bir haldeyim. Oscar töreninde geçen yıl kaybettiğimiz sanatçılar bölümünde ağladım yahu! Adamların hiçbirini tanımıyorum üstelik. Hemen ardından Barbra Streisand Memories'i söyledi. Ben tarumar oldum.
Dün de koşu bandındayken bir yandan cnbc-e izliyorum. Rizzoli&Isles'da, Rizzoli'nin kardeşi, 3 aylık bebeği ve ortağı göçük altında kaldı. İçeri girip kurtarmasına izin vermediler! Benim gözler sulandı!
Hemen ardından da HIMYM'de Barney'nin Robin'e evlenme teklif ettiği sahne vardı. Hüngür hüngür ağlayacaktım nerdeyse. Hem de koşu bandındayken! Yok artık!
Ya işte durumlar böyle. Bir vakitler kadınlar için makbul! görülen ideal vücut ölçüleri ve kilo verme baskısı üzerine şu yazıyı yamıştım. Ayrıca yine çok sevdiğim bir PMS(Adet Öncesi) Sendromu yazım var. Bu post her ikisinin birleşimi gibi oldu :)
0 comments:
Post a Comment